Quantcast
Channel: Arkitera Mimarlık Merkezi - Proje
Viewing all 1955 articles
Browse latest View live

Kumport

$
0
0

Tasarım Ekibi : Kurtul Erkmen
Mimarlık Ofisi : KG Mimarlık

Kumport Liman İşletmeleri AŞ’ye ait, İstanbul Ambarlı’da bulunan liman ve tesislerinin yeniden ele alınarak toplamı 6.000 m2’yi bulacak yapılar grubu KG Mimarlık tarafından tasarlandı.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Genel Müdürlük binası, bakım onarım tesis ve atölyeleri ile depolar tasarımın ana başlıklarını belirler.

Toplam 126.000 m2’yi bulan açık kullanım alanında gümrüklü ve gümrüksüz alan ayrımı yapılmaktadır. Mal girişi - mal çıkışı gibi işlevlerin ana görsel karakteristiği ortamın konteynerlerle dolu olmasıdır. Renk renk ama belli bir ölçü ve formda kendisini tekrarlayan bu depo kutucukların yarattığı görsel etki ve güçlü imaj, özellikle yönetim binasında vurgulanmak istenmiştir. Yönetim binasının 100.000 m2’den büyük açık alan içerisindeki kendine özgü konumu ve işlevi, firmanın toplam alanda kendini ifade edebilecek en önemli kapalı alan - yapı olması gereğini oluşturmaktadır. Tasarımın gerek boyut gerekse biçim olarak kendine mesele edindiği bu nedensellik, yönetim binasınının, kendi yakın çevresinde yer alan konteynerlere mimari bir cevap olarak ortaya konmaktadır.

Yönetim binasının yabana atılmayacak kapalı alan ihtiyacı ve 10,5 metrelik yerel regulasyonlarda gelen yükseklik sınırlaması tasarımın yatay çözümünü mecbur ve mümkün kılmaktadır. Birbirine bordalamakta olan iki gemi fikri konseptin planlama esaslarını belirler. Böylelikle birbirinin benzeri iki ayrı kütlede çözüme kavuşturulan ofis alanları her katta birer köprü ile birbirine bağlanmaktadır. Aşılmaması gereken 10,5 m yükseklik içinde yer bulmaması gereken 3 kat, söz konusu ofis kütlelerinin 3,5 m yüksekliğinde yani biraz basık bir etkide olması sonucunu doğurmaktadır. Ancak giriş, bekleme ve iç boşluk olarak adlandırabileceğimiz galerili orta boşluk 10,5 m yüksekliğinde yani binanın tamamını göstermekte olup sadece ön ve arka cephesinden değil, yukarıdan da doğal ışık almaktadır. Bu sayede ferah, aydınlık, herkese açık bu iç mekan, çalışma alanlarından net bir şekilde ayrılmakta, barındırdığı ışık, aydınlık ve görsel kalitesi ile nispeten basık çalışma alanlarını beslemektedir. Girişten itibaren algılanan “deniz” olgusu bu herkese açık alanın yönlendiği istikamettir.

Yapı tamamen çelik ve cam olarak tasarlanmıştır. Böylelikle mekanların iç - dış ilişkisi üst düzeye çıkarılmış, doğal ışık ve doğal hava ile binanın her bir m2’si yıkanmıştır. Yapının çelik kurgusu dışında kalan taşıyıcı ve kapalı olmak zorunda olan asansör, merdiven, WC’ler gibi alanları ise brüt betondur. Tasarımın ele alınış biçiminde izlenen yol, çelik, cam, brüt beton gibi elemanların yanı sıra iç mekanda da doğal ahşap, ip/halat şeklinde devam etmektedir. Mekanik ve elektrik çözümleri de yine aynı çıplak brütalist anlayışın devamı olarak tavanda kendi ifadelerini bulacaktır. Gypsumboard asma tavandan bilinçli olarak kaçınılmış, çelik yapı çıplak hali ile içeriden de gösterilmiştir.

Birbirinden açılandırılarak ve ileri - geri itilmek suretiyle ayrıştırılan iki kütlenin arasından giriş sağlanmaktadır. Girişte yer alan havuzun üzerinden binaya yaklaşılmasını sağlayan beton rampa bir tekneye binme eylemine gönderme yapar. Arazinin eğimli yapısı sayesinde oluşturulan önü açık, ışık alabilen bodrum katta, kafeterya alanı yer almaktadır. Fitness, soyunma odaları, duşlar, teknik hacimler ile tamamlanan kapalı mekanlara ek olarak yapının hemen yanında oluşturulan açık iç avlu, dış hava ile ilişki kurulmasını ve ihtiyaç duyanların kurallara uygun bir ortamda sigara içmesine olanak sağlamaktadır.

Yapı bu kotta yanında yer alan atölye binası ile birleşmekte ve ön cephesinde bu birleşimin izlerini taşımaktadır. Yönetim binası gibi son derece sade ele alınan atölye binası ön cephesi ise, giriş çıkışlar için 4 adet seksiyonel kapı ve tek bir yatay ışık bandı ile doluluk - boşluk oranlarını tamamen süsten arındırılmış, işlevsel bir şekilde ortaya koyar. Beş adet bağımsız depodan oluşan depo yapısı ise tek katlı, kırık çatılı, sıvasız briket duvarları ile aynı yalınlığın bir devamı olarak kampüsü tamamlamaktadır.


Zonguldak İl Özel İdaresi Türkali Konaklama ve Günübirlik Tesisi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Seden Cinasal Avcı,Ramazan Avcı,Merve Şen,Merve Özduman,Dilşad Uzar,Gizem Pekdemir,Aysema Ülke
Mimarlık Ofisi : SCRA Mimarlık

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

SCRA Mimarlık, projeyi anlatıyor:

Tasarım alanı, yaz aylarında yoğunlukla kullanılan Türkali Plajı'na yakın, plajla ilişkili bir konumdadır. Ancak turistik yaz döneminin iklimsel nedenlerle kısa sürmesi, mevcut tesisin kullanım oranının diğer aylarda azalmasına sebep olmaktadır. Zaman içerisinde bakımsızlaşan tesis, hizmet ve donatı anlamında ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalmıştır. 

Bu nedenle mevcut tesisin varlığına son verileceği öngörülerek aynı alana yeni bir tasarım önerisi geliştirilmiştir. Ancak söz konusu alan, oldukça eğimli bir alandır ve kıyı kanunu sebebiyle mevcut yerleşimdeki gibi bütün alanı aynı oranda kullanmak mümkün değildir. Kıyı kanununa uygun olarak ikinci 50 metre alanına topografya ile uyumlu, farklı kotlara yerleşmiş günübirlik tesisler, yapılaşmaya izin verilen alanda ise konaklama tesisi tasarlanmıştır. Önemli bir problem olarak görülen "turistik yaz döneminin iklimsel sebeplerle kısa sürmesi sonucu alanın âtıl vaziyette kalması" durumunu engellemek amacıyla tesisin hem yaz hem kış dönemlerinde aktif kullanımını destekleyecek programlar (çok amaçlı salon, restoranlar, ticari birimler, açık-kapalı havuzlar, fitness, sauna, masaj odaları...) önerilmiştir. Konaklama tesisi 3 yıldızlı otel statüsündedir ve 28 adet standart, 2 adet suit odadan oluşmaktadır. Türkali Plajı ile tesis arasındaki bağlantı iyileştirilerek her ikisinin de aktif kullanımına imkân sağlanmıştır.

Karadeniz Bölgesi ve bu bağlamda Zonguldak ili, özgün yerel mimari tipolojisine sahiptir. Tasarımda ve malzeme seçiminde yerel mimari önemsenmiştir. Konaklama Tesisi cephesinde düşey taşıyıcıların vurgulanması ve odalarda mahremiyetin sağlanabilmesi için ahşap panjur kullanımı uygun görülmüştür. Masif yüzeylerde ise tuğla tercih edilmiştir. Ancak kat holü gibi mekanlarda yüzeyin geçirgenliğini artırmak için delikli örme sistemi kullanılmıştır. 

Cezayir Bouchaoui Askeri Hastane

$
0
0


Mimarlık Ofisi : Ortak Mimarlar

Cezayir'de 80,000 m² Askeri Hastane Kompleksi ve Otel projesi Ortak Mimarlar tarafından tasarlandı.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Bir hastane yapısının başarısı, projelendirme sürecinin en başından sonuna kadar yatırımcılar, doktorlar, hemşireler, hastane yöneticileri, danışmanlar, mimarlar ve diğer teknik disiplinlerin uyumlu şekilde çalışmasına bağlıdır.

Medikal planlama aşamasında, departmanların bir araya gelirken yatay ve düşey ilişkileri, steril ve steril olmayan mekanların ilişkileri, yatan ve ayakta tedavi görecek hastaların ilişkileri gibi bir çok kriter doğru olarak tanımlanmalıdır. Bu karmaşık ilişkiler, konuya matematiksel ve hassas olarak yaklaşılmasını zorunlu tutar. Bunun yanında tasarım, malzeme ve renk seçimi kararları hastane yapısının kullanıcıları üzerinde ki psikolojik etkisini de belirler. Hastane kullanıcılarının sadece hastalar olmadığı, kontrole gelen sağlıklı insanlar, hasta ziyaretine gelen hasta yakınlarının da olduğu bu süreçte göz ardı edilmemelidir.

Hastane projelendirmesinde ortaya çıkacak ürünü sadece bir yapı olarak değil, kendini yenileyen ve hızlı değişim gösteren, yaşayan bir organizma olarak ele almak gerekir. Projelendirme sürecinin başlangıcında elimizde olan ihtiyaç programının ileride nasıl evrim geçireceğini ön görmek, en başından buna uyum sağlayabilecek bir yapı ortaya çıkarabilmek açısından önemlidir. Bu yaklaşımın doğru uygulanması, ileride ortaya çıkabilecek ilave masrafları azaltacak ve çoğu durumda yenilenen ihtiyaçlar karşısında çözümsüz kalınmasına mani olacaktır.

Tasarım sürecine başlarken tüm bu parametrelerin doğru tanımlanması ve projeye aktarılması, hastanenin başarılı bir şekilde ortaya çıkması için önemlidir. Bunun yanında bu kararlar hem projelendirme süresini hem de yapı ve işletme maliyetlerini olumlu olarak etkilerler. 

Cezayir’in Bouchaoui bölgesinde projelendirdiğimiz 120 yataklı Askeri Hastane projesi toplam 83.000m² inşaat alanına sahiptir ve bünyesinde hastane yapısının yanında otel ve sağlık personeli için farklı konfor sınıflarında lojmanlar da barındırmaktadır.

Hastane yapısı modern, teknolojik ve çağdaş görünümlü bir yapı olarak tasarlanmıştır. İçerdiği yüksek teknolojiyi dışarı yansıtacak bir cephe karakteri hedeflenmiştir. Yapının kuzey cephesinde alüminyum giydirme cephe kullanılmıştır. Giydirme cephe bünyesinde sağırlık gerektiren bölmelerde (duvar- cephe birleşimleri gibi) alüminyum kompozit paneller tercih edilmiştir. Yapıda ayrıca düşey çekirdeklerin olduğu alanlar yapı kimliğini güçlendirmesi amacıyla doğal taş kaplanmıştır. Yapının poliklinik alanlarının cephesi ise hafif seramik paneller ile kaplanmıştır. Yapı cephelerinin güneşe göre farklı yönelimleri sonucunda cephe karakteri farklılaştırılmıştır. Kuzeyde yer alan cepheler doğrudan güneş ışığına maruz kalmadıkları için gölgelik ile kaplanması önerilmemiştir. Güneyde yer alan cephelerde ise perfore metal paneller ve yatay gölgelik elemanları yardımıyla hasta odalarının güneşten korunması amaçlanmıştır.

Tıbbi personel ve hastane personel yataklı tesisi yapılarında cephe kaplama malzemesi olarak hafif seramik paneller optimize edilerek kullanılmıştır. Bu yapıların dolaşım alanlarının cephesinde ağırlıklı olarak U profil ve cam kullanılmıştır.

Vaziyet planı yerleşiminde, hastanenin klinik ve acil girişleri anayoldan ayrı girişler olarak planlanmıştır. Yapının servis girişi anayoldan, acil servis girişi ile aynı doğrultuda sağlanmaktadır. Hem acil hem ana girişlerde geniş saçaklar ile korunan araç indirme alanları düzenlenmiştir. Başkanlık girişi, diğer girişlerden ayrı olarak güney cephesinde çözülmüştür. Zemin katta yer alan ve hasta yakınlarına hizmet etmesi planlanan mağazalar açık otopark alanıyla ilişkili şekilde dışarıdan çalışacak şekilde yerleştirilmiştir.

Hastane personel lojmanları ise, acil servisin olduğu yönde, personel ve servis girişleri ile bağlantılı olacak şekilde arsanın güney ucunda konumlandırılmıştır. Bu yapının hemen yanında bodrum katlardaki teknik ve servis alanlarına bağlanan servis rampaları yer alır. Medikal gaz tankı ve dolum tesisi, yapının batı tarafında yangın güvenliği açısından uygun olacak şekilde yapı dışında ve açık otoparktan servis alacağı düşünülerek planlanmıştır.

Olası elektrik kesintilerinde yapıyı besleyecek olan jeneratörler, bakım, yakıt ikmali kolaylığı ve cihaz gürültüsünün yapı dışında kalması amacıyla arsanın güneyinde bağımsız olarak düşünülmüştür. İç mekan iklimlendirmesi için gereken çok sayıda mekanik cihaz, bakım ve iç mekanlara dağıtım kolaylığı amacıyla çatıya yerleştirilmişlerdir.

Hastane Departman Yerleşimi

Hasta yakınları ile doğrudan ilişkili olan idari alanlar ve muhasebe birimleri zemin katta, bekleme ve danışma alanları ile doğrudan bağlantılı olacak şekilde düzenlenmiştir. Tüm klinik alanlar zemin katta kurgulanmıştır. Acil servis ise yapının zemin kat doğu kanadında kendine özel girişiyle çözülmüştür.

Ana cerrahi ünite, diyaliz birimi, fizik tedavi, sterilizasyon-eczane, laboratuvarlar ve morg 1.bodrum katta planlanmıştır. Havalandırma cihazları yapının genelinden bağımsız düşünülmesi gereken ameliyathane için bu katta ayrıca bir mekanik oda oluşturulmuştur. Ana servis bağlantısı için 1.bodrum kata ulaşan ayrı bir servis rampası bulunmaktadır. Ayrıca 1.bodrum katta 168 araçlık kapalı otopark bulunmaktadır. Kapalı otopark alanından 2 adet asansör ile lobi-zemin kata ulaşılabilir.

2.bodrum katta tıbbi tanı-görüntüleme ve nükleer tıp birimleri bulunmaktadır. Bu birimler yapının geri kalanından fiziksel yalıtım gerektirdiğinden ve ağır cihazlar içerdiğinden dolayı 2.bodrum katta yer alması tercih edilmiştir. Bu birimlerden bağımsız olarak sürekli eğitim merkezi, hastane mutfağı, atölyeler, IT, çamaşırhane, servis birimleri ve yapının geneli için gerekli olan mekanik, elektrik odalar bu katta planlanmıştır. Tüm servis ve teknik alanlar servis asansörleri ile gerekli şekilde ilişkilendirilmiştir.

Yapının 1. katında 24 yataklı dahiliye servisi, 8 yataklı kardiyoloji, 8 yataklı diyabetoloji servisi yer almaktadır. 2. hastane katında ise 16 yataklı yoğun bakım ünitesi, 8 yataklı hematoloji-onkoloji servisi, yine 8 yataklı kulak-burun-boğaz servisi ve 8 yataklı göz hastalıkları servisi bulunmaktadır. 8 yataklı kadın hastalıkları ve doğum servisi, 12 yataklı genel cerrahi servisi ve 12 yataklı ortopedi servisi ise hastane yapısının 3. katında yer almaktadır.

İç Dolaşım Senaryoları

120 yataklı hastane yapısında 6 adet yolcu-sedye asansörü; ayrıca 2 adet başkanlık katına hizmet veren VIP asansör bulunmaktadır. Buna ek olarak blok kesişimlerinde yer alan ve departmanların servis alanlarına doğrudan bağlanabilen servis asansörleri yer almaktadır. Bu servis asansörleri düşeyde hasta katları, helipad, morg ve teknik alanları birbirine bağlayabildiği gibi aynı zamanda yangın asansörü özelliğindedir. Ağır vakaların sevk ve kabulünün yapılacağı düşünülerek, yapının en yüksek noktasında helikopter pisti planlanmıştır. Bu pist ile ameliyathaneler arasında doğrudan ilişki kurulmuştur.

Hastane yapısında 4 adet yangın merdiveni bulunmaktadır ve tüm klinik koridor genişlikleri minimum 2,5 metredir.

Hastane bloğunun haricinde arsanın kuzey kısmı iki ana bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin birinde, yüksek rütbeli sağlık personeli için 20 adet lüks villa bulunmakta, diğer bölümde ise tıbbi personele ait iki adet konut bloğu bulunmaktadır.

Zonguldak Türkali Plajı

$
0
0

Tasarım Ekibi : Seden Cinasal Avcı,Ramazan Avcı,Merve Şen,Merve Özduman,Dilşad Uzar,Gizem Pekdemir,Aysema Ülke
Mimarlık Ofisi : SCRA Mimarlık

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

SCRA Mimarlık, projeyi anlatıyor:

Zonguldak merkeze yaklaşık 50-60 km uzaklıkta olan Türkali sahili yazları oldukça aktif kullanılan bir plaja sahiptir. Yoğun kullanımına karşın servis donatıları, çevre düzenlemeleri ve hizmet alanları oldukça yetersizdir. Bölgede yaz ve kış kullanımları arasında büyük yoğunluk farkları olduğu için özellikle kış aylarında bölge ıssız ve bakımsız durumdadır. Ayrıca özellikle kış mevsiminde Karadeniz sularının yükselmesiyle, kıyıyı aşan dalgaların çevredeki birimlere zarar vermesi de önemli bir problem oluşturmaktadır.

Tasarıma konu alan yaklaşık 500m uzunluğundaki kıyı şeridini kapsamaktadır. Tasarımda öncelikle kumsal ve rekreasyon alanlarının, dalganın kumsalı aşması probleminden dolayı farklı kotlarda, farklı işlevlere ayrılmış teraslarla ve taş setlerle kademelenerek ilişki kurması kararı alınmıştır. Bununla birlikte güneşlenme terasları, duş alma alanları, açık oturma terasları, kumsal boyunca uzanan, farklı kotlarda ve boyutlarda çeşitlilik gösteren plajın aktif kullanımını destekleyici alanlar oluşmuştur. Bu alanlara hizmet veren diğer servis alanları (wc/duş, soyunma kabinleri, büfe, kafeterya) görece üst kota yerleştirilmiştir. Büfe, kafeterya gibi büyük kapalı alan kullanımı olmayan mekanlar için geniş ahşap örtülerle gölge alanlar oluşturulmuştur. Plaj boyunca kullanıcılara hizmet verecek birçok açık otopark alanı, bisiklet park yeri ayrılmıştır. Plajın dört mevsim kullanımına yönelik yürüyüş yolları, açık spor alanları, çocuk oyun alanları gibi rekreatif kullanımları destekleyici öğeler önerilmiştir. Plaja paralel konumlanan tren yolu ve üzerindeki istasyon bu alana ulaşımda yoğunlukla tercih edilmektedir, bu sebeple halihazırdaki istasyon için yeni bir örtü ve plaja erişim için seyir olanakları da sağlayan bir yaya üst geçidi önerilmiştir.

Atakule Yeni Çarşı Projesi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Ali Osman Öztürk
Mimarlık Ofisi : A Tasarım Mimarlık

Tasarımı Ragıp Buluç’a ait olan yapı 1980’li yılların sonunda inşa edildi. Başkent Ankara’nın simgesel yapılarından biri olan Atakule ve ona bağlı alışveriş birimleri uzun süre kullanıldı.

2009 yılında yapının el değiştirmesi sonucunda yapının yeni sahibi olan Atakule Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. projede güncel gereksinimlere yönelik bazı tadilatlar ve düzenlemeleri gerçekleştirme kararı aldı.

2010 yılında başlayan yenileme projesi kapsamında alternatif çalışmalar yapıldı. İlk öneriler de mevcut yapının tüm strüktür sistemi korunarak çeşitli şemalar geliştirildi. Bu çalışmalarda kule ve kule üzerinde yer alan döner platform korunarak alt kütlede yeni gereksinimlere göre düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerin çıkış noktasını yeni işlevsel kurgunun yanısıra Botanik parkı ile kurulmaya çalışılan bir süreklilik ilişkisi oluşturdu. Bu aşamada dolaşım düzeni, botanik parkı manzarası, mağazaların büyüklüğü, konumu ve otoparkın verimliliği irdelendi, yeni bir plan şeması önerildi. Ancak mevcut bodrum kat adedi ile gereken otopark ihtiyacı karşılanamadı.

Daha sonra geliştirilen alternatif projede ise kulenin ve yakın çevresinin korunması, onu saran kütlenin ise yıkılarak yapılması seçeneği üzerinde duruldu. Bu öneride kule özel önlemlerle korunarak alt kütlenin yeni bir taşıyıcı sistem içinde ele alınması ve özellikle otopark olanağının arttırılması hedeflendi. Önerilen merkezi atriyum Botanik Parkı eksenine alınarak dolaşım alanları küçültüldü, yapının içinden çıkan kule atriyumun bir parçası olarak değerlendirildi. Teraslarla yukarı doğru açılan iç boşlukta mevcut parkla bir süreklilik ilişkisi oluşturulması, böylelikle yapıya değer katan zengin bir mekan deneyimi sağlanması hedeflendi.

A602

$
0
0

Tasarım Ekibi : Büşra Koçak,Ufuk Polat
Mimarlık Ofisi : theCATwork,Rhizome Architects

A602 İstanbul ili, Tuzla ilçesinde bulunan mevcut konut yapısının, yeni ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda yapılan iç mekan tasarım projesidir.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Tuzla, Tepeören Mevkii’nde, 90’lı yıllarda hafif çelik konstrüksiyonla üretilmiş olan yaklaşık 100 müstakil konut yapısından oluşan bir komplekste bulunan projede, kullanıcı taleplerine bağlı olarak yapının işleyiş şeması ve iç mimari tasarımı üzerinde çalışılmıştır. Taşıyıcı sistemine kadar açığa çıkarılan yapının, çelik olmasının avantajı kullanılarak, tasarımın esnek bir şekilde ele alınması sağlanmıştır. Konut içerisindeki mevcut fonksiyonların düzensiz ve yetersiz olmalarından dolayı öncelikle zemin katta bulunan mutfak biriminin yeri değiştirilerek salon birimi ile bağlantısını sağlama ve yemek bölümünü konumlandırmak amacıyla saydam bir kütle eklemesi yapılmıştır. Mevcut salon biriminin yatayda büyüyen formunun yemek bölümü ile ilişkilenen yaklaşık 2 kat yüksekliğindeki oturma kısmı platform ile yükseltilerek ve şömine ile ayrıştırılarak mekanların tanımlanması amaçlanmıştır. Salon biriminin oluşumunda devam eden veranda sebebiyle ortaya çıkan doğal ışık sorunu veranda salon birleşiminde açılan skylight’lar ile çözümlenmiştir. Tamamıyla doğal malzeme tercihi yapılan projede, fonksiyon değişikliklerine göre farklı seçimler yapılmıştır.        

Zonguldak Limanı Kıyı Yenileme Projesi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Ali Sinan,Hasan Okan Çetin,Elif Yılmaz,Nehir Biçer
Mimarlık Ofisi : ASMA,SMAG Mimarlık

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

ASMA, projeyi anlatıyor:

Karadeniz’in kent merkezine nüfus ettiği, deniz ile dağ arasında sıkışmış ve bu sıkışmışlığın içerisinde kendi dinamiklerini ortaya çıkarmış bir kent Zonguldak. Geçmişte kömür ile var olmuş; bugün ise kömürün bıraktığı mirası ortaya çıkararak kendini tekrar var etmeye hazır...

Bu dönüşümün başlangıç noktası olarak kömür ile denizin buluştuğu yer olan limanı kabul etmek yanlış olmayacaktır. Yıllarca kömürün taşınması için kullanılan Zonguldak Limanı süreç içerisinde değişime uğramış ve bir çöküntü alan haline gelmiştir. Tarihsel süreçte önemli bir rol üstlenen bu limanın halk tarafından rahatlıkla kullanılamaması dönüşüm vaktinin geldiğinin temel göstergesidir.

Bu anlamda projenin üstlendiği rol Zonguldaklılar ile kıyıyı tekrar bir araya getirmektir. Valilikten başlayan kıyı bandında yapılacak yeni düzenlemeler ile yaya sürekliliğini ve kentlinin kıyıya erişimini sağlamak temel amaçtır.

Valilik ve tünel arasında yer yer iskeleler kullanılarak denizle karanın ara kesitinde yürüyüş alanları oluşturulmuş ve kentten denize doğru ve kıyı boyunca yaya yolları önerilmiştir. Bu sürekliliğin içerisinde kullanıcıların suya temas edebileceği yeni alanlar yaratılmış ve bu alanların 24 saat aktif kullanımını sağlayacak ticari mekanlar önerilmiştir.

Şüphesiz ki halk arasında çekek olarak adlandırılan küçük balıkçı teknelerinin yanaştığı ve bakımlarının yapıldığı alanlar bugün büyük oranda işlevlerini kaybetmiştir. Bu alanlar atıl konumlarıyla kentlinin suya temasını da engellemektedir. Proje; bu tür mekanların tekrar gözden geçirilerek kentlinin rahatlıkla kullanabileceği bir dönüşümü vaat etmektedir. Bahsi geçen çekek mekanlarının geçici kullanım amaçlı düzenlenmesinin yanında kıyı boyunca sosyal ve ticari işlevler bir araya getirilerek canlı ve hayat dolu bir kıyı bandı oluşturması düşünülmüştür.

TTK Rombaki Çocuk Bilim Merkezi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Selva Gürdoğan Thomsen,Gregers Tang Thomsen,Zehra Eliaçık,Nicola Lavarone,Derya İyikul,Rümeysa Gür
Mimarlık Ofisi : Superpool

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

Superpool, projeyi anlatıyor:

Bilim merkezleri insanların bilim ve teknolojiye olan ilgilerini teşvik eden harika inisiyatiflerdir. TTK Rombaki Konağı’nın enerji konulu bir bilim merkezi olarak işlevlendirilmesiyle Zonguldak ve çevresinden her yaştan meraklı insanlar ve özellikle çocuklar için yeni bir öğrenme alanı açılacak.

Denemeye ve deneye izin verildiğinde bilgi ve merakın geliştiğine inanıyoruz. Rombaki Bilim Evi’ndeki her şey dokunulmak üzere tasarlanacak, böylece oyun ve öğrenme her zaman el ele olacak. Enerji üzerine odaklanan interaktif sergi istasyonları enerjinin tanımı, bedenin iş yapma gücü, basit makineler, yenilenebilir enerji türleri gibi konularda anlatımlar ve deneyler içerecek. Bugünün teknolojisi insanlar enerjiyi bir formdan diğerine nasıl değiştireceklerini öğrendikleri ve sonra da işlerini yapmak için kullanabildikleri için mümkün olmuştur. Rombaki Bilim Evi bu farkındalığı kazandırmayı hedefliyor. Dünya ve enerji kaynakları ile ilgili karmaşık konuların ziyaretçiler için anlaşılabilir ve önemli olmalarını istiyoruz. Yaklaşık bin metrekarelik bina ve geniş bahçesi bu amaçla işlevlenecek.

Rombaki Bilim Evi için aynı zamanda etkin bir eğitim programı geliştirmekteyiz. Hafta içi okullara ve hafta sonu ziyaretçilerine yönelik atölye programları da Rombaki Bilim Evi projesi içerisinde tasarlanmakta. Rombaki Bilim Evi bina ve içerisindeki tefrişatı kurgulamakla kalmayıp, sürdürülebilir bir eğitim programı oluşturmayı ve bunun için gerekli personel eğitimlerini de hedeflemektedir.

Rombaki Bilim Evi herkesin doğa bilimlerini ve teknolojiyi tecrübe edip takdir etmelerini sağlayacak bir odak noktası olacak. Hepimizin içindeki bilim insanını ortaya çıkarmayı hedefleyeceğiz ve belki de daha iyi bir geleceğin teknolojilerini yaratmak için ilham vereceğiz!


Alyapark Apartmanı

$
0
0

Tasarım Ekibi : Vehbi İnan,Bahar Beyhan İnan,Hazal Özkan,Müge Ersöz Tuştaş,Rania Hosni,Kutay Çakmak
Mimarlık Ofisi : VIA Mimarlık

İstanbul’un Pendik ilçesinde E5/D100 anayoluna yakın bir arsa için projelendirilmiş olan yapı yönlenmesini deniz manzarasına veya güneye doğru yapar.

Tüm dairelerin tüm odaları manzara ve güneşi görürken merdivenler, asansörler ve koridorlar gibi servis veren hacimler arka kuzey cepheye yerleşir. Böylece net bir ikilik ve zıtlık kurgulanır. Bu kurgu cephe diline de yansıyarak ön cephede dalgalı ve daha serbest bir geometriyle yaratılan balkonlara yol açar. Arka cephe ise daha masif ve düz geometrili kütlelerle bir avluya açılır. Bu arka avluda sosyal alan, havuz, çocuk parkı gibi peyzaj öğeleri yer alır.

Kesitte ise arsanın konumunun gerektirdiği ticari hacimler alt katlara yola komşu olacak şekilde yerleşir. Bu koyu gri renk cepheli ticari baza üzerine beyaz balkonlarıyla konut kütlesi çıkar. Bu cephe mavi camlı yatay giydirme cephesiyle Pendik marinasına, denize ve yelkenlilere gönderme yapar. Ahşap asmatavanlı balkon altlarının ve önerilmiş olan yine ahşap güneş kırıcıların inşa edilmemiş olması bu benzetmeyi zayıflatsa da serbest dalga geometrisi ile referans pekişir.

Bodrumlarda ise otopark, sığınak, depo, teknik hacim gibi alanlar yerleştirilmiştir. Tonoz çatılı son katta ise dubleks daireler yeralarak tasarım sonlandırılmıştır.

Zonguldak Göbü Plajı

$
0
0

Tasarım Ekibi : Seden Cinasal Avcı,Ramazan Avcı,Merve Şen,Merve Özduman,Dilşad Uzar,Gizem Pekdemir,Aysema Ülke
Mimarlık Ofisi : SCRA Mimarlık

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

SCRA Mimarlık, projeyi anlatıyor:

Zonguldak merkeze yaklaşık 50-60 km uzaklıkta olan Göbü sahili yazları oldukça aktif kullanılan bir plaja sahiptir. Yoğun kullanımına karşın servis donatıları, çevre düzenlemeleri ve hizmet alanları oldukça yetersizdir. Bölgede yaz ve kış kullanımları arasında büyük yoğunluk farkları olduğu için özellikle kış aylarında bölge ıssız ve bakımsız durumdadır. Ayrıca özellikle kış mevsiminde Karadeniz sularının yükselmesiyle, kıyıyı aşan dalgaların çevredeki birimlere zarar vermesi de önemli bir problem oluşturmaktadır.

Tasarıma konu alan yaklaşık 450m uzunluğundaki kıyı şeridini kapsamaktadır. Bu bağlamda Göbü geneli için yapılmış olan imar planına da uygun olarak bazı yeni düzenlemeler önerilmiştir. Tasarımda öncelikle kumsal ve rekreasyon alanlarının, dalganın kumsalı aşması probleminden dolayı farklı kotlarda, farklı işlevlere ayrılmış teraslarla ve taş setlerle kademelenerek ilişki kurması kararı alınmıştır. Bununla birlikte güneşlenme terasları, duş alma alanları, açık oturma terasları, kumsal boyunca uzanan, farklı kotlarda ve boyutlarda çeşitlilik gösteren plajın aktif kullanımını destekleyici alanlar oluşmuştur. Bu alanlara hizmet veren diğer servis alanları (wc/duş, soyunma kabinleri, büfe, kafeterya) görece üst kota yerleştirilmiştir. Büfe, kafeterya gibi büyük kapalı alan kullanımı olmayan mekanlar için geniş ahşap örtülerle gölge alanlar oluşturulmuştur. Plaj boyunca kullanıcılara hizmet verecek birçok açık otopark alanı, bisiklet park yeri ayrılmıştır. Plajın dört mevsim kullanımına yönelik yürüyüş yolları, açık spor alanları, çocuk oyun alanları gibi rekreatif kullanımları destekleyici öğeler önerilmiştir.

Kocaeli Mannesman Kongre Merkezi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Ahmet Mucip Ürger,Ali Özer,Seda Gecü,Sinan Günay,Elif Düzel,Uğur Sarışen,İsmer Güngör
Mimarlık Ofisi : Özer/Ürger Mimarlık

Özer/Ürger Mimarlık'ın davetli yarışma sonucu elde ettiği kongre merkezi projesinin inşaatı 2017 yılında başladı.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Kocaeli sahili uzun yıllardır Cumhuriyet'in endüstri üretim tesislerine ev sahipliği yapmakta ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılar sunmaktadır. Ancak yıllar içinde kentin büyümesi, kentleşmenin artması ile bu üretim tesisleri kent içinde kalmıştır. Bu durum uzun bir sahil şeridinin halkın kullanımına kapanması ile sonuçlanmıştır. 2007 ve 2009 yılındaki SEKA park projeleriyle endüstri alanlarının kamu kullanımına terk süreci başlamıştır. Bu alanda çok başarılı bir örnek olan SEKA park projeleri bugün halk tarafından çok kullanılan kamusal alanlar haline gelmiştir.

Projeye konu olan fabrika alanı ise 1955 yılında yapılmış ve uzun yıllar faaliyet vermiştir. İki park arasında yer alan fabrika arazisi bugün terk edilmiş haldedir ve iki alan arasında dar bir geçişe izin vermektedir. Bu dar geçiş fiziksel bir bağ sağlasa da alan iki park arasında psikolojik bir bariyer durumundadır. Bu durum iki parkın tasarımına da yansımış, geniş rekreasyon alanları Mannesman fabrikasına yaklaşırken birer tepe ile sonlandırılmıştır.

Mannesman fabrikasının kamusal bir kültür alanına dönüşmesi projesi bu iki tepeyi birbirine bağlar ve iki parkın birleşmesiyle daha büyük bir kamusal alan elde edilmesini sağlar. Bunun yanında Mannesman fabrikasının yeniden işlevlendirilmesi ile tüm kıyı programlanmış olur ve bu kültür parkı ile “eksik parça” tamamlanarak, bugün çoğunlukla açık alan faaliyetleri barındıran kıyı bandına zengin bir kültürel içerik sunar.

Kocaeli Mannesman fabrikası yıllar içerisinde ihtiyaca göre yapılan eklemeler sonucunda eklektik bir yapı durumundadır. Bu durum, faklı yapı karakterlerini bir karmaşa içinde barındırmasına sebep olurken bir yandan da yıllar içinde değişen endüstriyel yapı yapım tekniklerine dair bir hafıza oluşturmasını sağlamıştır. Bu gerçeklikten hareketle projenin tasarımında ana hedef; yapıların farklı karakterlerini bir üst karakterde bir araya getirirken onların hafızalarını korumak, geliştirmek ve bu sayede alanın teknolojik mirasına bir gönderme yapmaktır. Bu hedef yıllarca bu alanda çalışmış kentlinin, kaybolmaya yüz tutan aidiyet hislerinin korunmasını da içerir.

Cephenin geri çekilmesi

Yapılar Mannesman fabrikasının üretim işlevi sürdürdüğü süreçte, neredeyse tümüyle yola dayanmış ve yolla aralarında 130 cm. bir kaldırım kalmıştır. Kültür park haline gelen alanda tespit edilen bu potansiyel sorun projede yapıların son akslarının yan duvarlarının kaldırılması ve yol cephelerinde mevcut tuğla duvarın geçirgen hale getirilmesi ile ortadan kaldırılmıştır. Bu sayede yapılar yolla olan cephe hatlarını korurlarken aynı zamanda girişleri önünde kontrollü bir yarı açık alan elde edilmiştir.

Konferans Salonu

Fabrikadaki mevcut açıklıklar, 1500 – 2000 kişilik bir konferans salonuna izin vermemektedir. Ayrıca sahne arkası mekânların ve teknik hacimlerin konumlanacağı bir bodrum yapma imkânı da yoktur.  Bu sebeple konferans salonu kuzeybatıdaki kütlenin içerisine ve sahnesi yol tarafında olacak şekilde yerleştirilmiştir. Böylelikle 250 cm yukarıda olan yol tarafına sahne arkası gömülerek yapının şeffaflığı da korunmuştur. Güney batıdaki yapı ise fuaye olarak yeniden tasarlanmıştır.

Asma Kat Vurgusu

Fuaye olarak tasarlanan yapı konferans salonuna asma katlarla bağlanır. Asma katlar bir yandan konferans salonun üst katına konukları ulaştırırken bir yandan onlara manzarandan faydalanma ve yapının endüstriyel mirasını seyretme-algılama imkânı sunar.

Mevcut Strüktür ve Kabukların Korunması

Güney batıdaki fuaye ve doğudaki çok amaçlı yapının boşluklarının programlanması için planda yüzen birimler tasarlanmıştır. Yapıların mevcut strüktür ve kabukları bir kültür mirasıdır.  Bu mirasın korunması ancak bir değer olarak önemsenmesi ve görünür kılınmasıyla mümkündür. Bu amaçla projede tüm program parçaları yapı kabuğuna ve diğer hacimlere yapışmayan, birbirinden ve kabuktan kopuk bir biçimde yerleştirilmiştir.

Cephe Karakteri

Fabrika yapılarının cepheleri yeniden ele alınmış, farklı dönemlerde uygulanan birbirinden farklı yapı malzemeleri kaldırılmıştır. Cephelerde, alanın mevcut karakterini en iyi yansıtacak malzeme olan tuğla kullanılmıştır, yapının dışa açıldığı noktalarda ise şeffaf-geçirgen yüzeyler oluşturulmuştur.

Esnek ve Etkin Kullanım

Yeni kültür merkezinin tümünün 7/24 esasına göre tasarlanması önemsenmiştir. Böylelikle yapı bir yandan sürdürülebilir olurken bir yandan da SEKA parkın da kullanım sürelerini uzatır ve tüm alanın imkanlarının daha verimli ve birbirlerini destekleyecek şekilde kullanımına olanak sunar. Bu sayede, otoparklar, kapalı alanlar ve alt yapılar daha verimli kullanılacaktır.

Canlı ve her saat kullanılan bir tesisi için en önemli koşullardan biri mekanların esnek kullanımıdır. Projede tümüyle bu esasla tasarlanmış ve tüm mekanlar birden fazla işlevi birlikte veya ayrı ayrı barındıracak şekilde organize edilmiştir. Avlu bu esnekliğin kilit noktasıdır. Programlar için hem bir birleştirici hem de bir tampon olarak işlev görmektedir.

Tasarım Stratejileri

Proje mevcut strüktür ve kabukları kültürel bir miras olarak kabul eder. Mekanlar bu kabule uygun olarak, yapı kabuğuna ve diğer hacimlere yapışmayan, birbirinden ve kabuktan kopuk bir biçimde yerleştirilmiştir. Farklı kotlardaki asma katlar sayesinde, mevcut strüktür kolaylıkla görülebilmektedir. Hacimler faklı fonksiyon ve kullanıcı sayılarına adapte edilebilir ve farklı programlar uygulanabilir. Tüm bunların yanı sıra, yapı geçirgen, şeffaf cephesi ile fabrika binalarının bildik dışa kapalı, masif kütlesinden sıyrılır ve kullanıcıları içeri girerek mekanı deneyimlemeye davet eden bir kimliğe kavuşur.    

Köylerimizin Yapısını Yansıtacak Konut Tipolojileri Mimari Konsept Projesi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Özgür Bingöl,İlke Barka
Mimarlık Ofisi : BBMD Bingöl Barka Mimarlık ve Danışmanlık

Kivi'nin, Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

BBMD, projeyi anlatıyor:

Çalışma, Zonguldak ili sınırları içerisinde yer alan köy yerleşimlerinde günümüzde üretilen yapı stokunun niteliğinin artırılması amacıyla geliştirilen bir fikir projesidir. Kullanıcıların eğilimleri, yasal çerçeve, yapım imkânları, iklimsel ve topoğrafik veriler gözetilerek tip-proje uygulamalarına alternatif, esnek ve basit bir mimari olasılıklar matrisi oluşturulmuştur. Proje, üretilecek kırsal yapı stoku mimarisi için farklı koşullara ve tercihlere uygun çözümleri içeren, insan ve doğa ile ölçekli ilişki kuran bir mekânsal model önerisidir.

Üsküdar Amerikan Lisesi İç Mekan Yenileme Projesi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Pınar Gökbayrak,Ali Eray,Burçin Yıldırım,Sinem Yardımcı
Mimarlık Ofisi : PAB Mimarlık

Üsküdar Amerikan Lisesi’nin iç mekan yenileme projesi yenilikçi öğrenme modellerine uyum sağlayacak şekilde ve etaplı olarak gerçekleşti.

Kütüphane ve bilgisayar derslikleri yenilenerek, maker lab atölyeleri kuruldu, ofis mekanları ve koridor alanları iyileştirildi. Ardından sınıf mekanlarının yenilikçi öğrenim modellerine uyum sağlayacak şekilde, öğrenciyi merkeze alan, katılımı artıracak şekilde sınıftaki mekansal hiyerarşiyi kıracak yeni bir iç mekan senaryosu önerildi.

24 kişilik standart bir sınıfta masa boyut ve formu, tekli, ikili, dörtlü, altılı ve sekizli gruplar oluşturmaya elverişli olacak şekilde planlandı. Harekete kolayca imkân veren tekerlekli sandalyeler ve hafif masalar ile, ders içinde dahi hızla yerleşim kurgusunun ihtiyaca göre değiştirilebileceği bir model oluşturuldu. Kullanılabilecek tüm sağır duvarlar bütüncül ve yazılabilir yüzeyler haline getirildi. Bu “tahta-yüzeylere”, öğrenci işlerinin asılacağı standart panolar yerine yine duvar yüzeyini bütüncül kullanan “pano yüzeyler” eklendi. Masa yerleşiminin değişebilir olması ve tüm sağır duvarların birer “tahta”ya evrilmesi ile, sınıfın önü-arkası hiyerarşisi kayboldu ve tüm öğrenciler derse eşit katılım sağlayabilir aktif bir role büründüler. Öğrenciye seçme imkânı tanıyacak şekilde farklı çalışma alanları sunuldu.

Mevcut bir yapının ve sınırlı bir hacmin içinde olunmasına rağmen pencerelerin önündeki yüksek banko, duvarlarda açılıp-kapanabilen küçük masalar ve bunlara uygun yüksek sandalyeler ile daha serbest saatlerde kullanıma yönelik puflar, mekânda bireysel ya da çoğul olarak farklı konsantrasyon düzeylerinde öğrencilere kişisel alan oluşturmalarına imkân tanıdı. Bu, yaşları gereği daha sık hareket etme ihtiyacı içinde olan öğrenciler için hem ergonomik bir çözüm, hem alternatif çalışma biçimlerine uygun ortam, hem de aslında kişisel alan tanımlayarak aidiyet duygusunu besleyecek bir öneri oldu.

ACHROME[scape]

$
0
0

Tasarım Ekibi : Melike Altınışık,Begüm Aktaş,Sevgi Altun,Emre Çalışkan,Eda Gürhan,Bekir Ülker


17-27 Temmuz tarihleri arasında AGÜ'de, Melike Altınışık’ın moderatörlüğünde ve Begüm Aktaş yardımcı moderatörlüğünde üretilen proje atölye katılımcıları Sevgi Altun, Emre Çalışkan, Eda Gürhan ve Bekir Ülker tarafından tasarlandı.

"Beton Olmak : Bir Morfogenetik Yaklaşım”

17. BETONART Mimarlık Yaz okulu kapsamında üretilen tasarımlardan biri olan ACHROME[scape] projesi, bu yılki teması “Beton Olmak : Bir Morfogenetik Yaklaşım” ile bütün olarak fabric formwork ve beton üzerine yoğunlaşmaktadır. 17-27 Temmuz 2018’de, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi’nde moderatörlüğünü Melike Altınışık’ın yaptığı ACHROME[scape] projesi moderatör yardımcısı Begüm Aktaş ve dört katılımcı Sevgi Altun, Emre Çalışkan, Eda Gürhan  ve Bekir Ülker’den oluşan altı kişilik bir ekip tarafından tasarlanıp, inşa edildi.

BETONART Mimarlık Yaz Okulu kapsamında bir Endüstri Mirası olarak tescilli AGU öğrenci konuk evlerinin merkezinde yer alan bostanların bir uzantısı olarak bir proje alanı verildi; betonun doğal gücünü ortaya koyan, dinamik ve değişken bir sürecin ürünü olarak tasarlanan bir hikâye hedeflendi, isim olarak da Achrome[scape] verildi ki Achrome çizgisel tanımı ve rengi olmayan boş bir mekânı tariflemektedir. Rengi doğa, malzemesiyse betondur.

Latincede “morphê” biçimi ve “genesis” te oluşumu tarifler.

Achrome[scape] tasarımında “morphogenesis” yaklaşımıyla biçim nihai bir sonuç olmak yerine, dinamik bir sürecin değişken ürünü olan tekil hücrelerden kompleks formlar oluşturur. Hücre ve doğa ortak dinamik bir sürecin bileşenleridir. Bir hücre tekil bağlamda biçim kazandığı anda bütün içerisindeki konumu ve çevresindekiler ile kurduğu ilişkisel ağda yeni bir biçime doğru başkalaşır. 

Tasarım ve inşa çalışmaları sürecinde, kumaş kalıpların ve yapısal malzeme olarak betonun morfogenetik yaklaşım ile bütünleşerek, tek tek hücreler (birimler) olarak karmaşık formların oluştuğu dinamik süreci kapsamaktadır. Bu proje kapsamında, toprağa çözünen, topraktan doğup gökyüzünün pürüzsüzlüğüne yaklaşan bir tasarım oluşturmak adına yerden yükseldikçe daha ince agregalı beton kullanılmasıyla malzemenin kendi varoluş sanatına dönüşmesi sağlandı. Zira beton, genelde söylenenlerin tam aksine güzel, sıcak, zarif ve narin bir varoluş sergileyebilir. Doğanın kendine ait olanı, adım adım geri almasının tasarımdaki karşılığını çalışmak için kusursuz bir malzemedir.  Bu kapsamda Achrome[scape] projesi, harmoni ve denge gibi klasik bazı değerleri daha önce hiç denenmemiş bir formda yorumlamanın bir ürünü; 3 boyutlu bir şiirlesellik içerse de aslen sistematik ilerleyen bir sürecin özetidir.

Tasarımından uygulama aşamasına, proje ekibini aktif olarak sürecin bir parçasına dönüştürmek adına analog parametrik bir sistematik kurgulanmasının önemi ayrı. Bu sayede bütüncül, sürdürülebilir, geliştirici bilgi akışının ortaya çıkmasına olanak sağlanıyor. Hücreler bütünündeki benzersizlik ya da ilişkisel, organizasyonel benzerlikler herhangi bir formun alt bileşenlerini oluşturan tasarım verilerinin nasıl bir araya getirilebilecekleri konusunda önemli değerleri oluşturuyor. Bu bağlamda Achrome[scape] yatay hiyerarşi içeren ve hiyerarşinin sistem kuramı üzerinden ilerlemesine olanak sağlayan ve tasarımı meydana getiren tüm aşamaların sistemler zinciri arasında kurulacak olası tüm bilgisel ilişkilerin çeşitlenmesi ve güçlenmesi sağlanıyor. Böyle bir ilişkisel düşünce şekli ekip tarafından proje tasarım ve üretim sürecinde çevresel verilerin değerlendirilmesinde ve akıllı, adaptif bir üretim modelinin tasarlanmasında önemli rol oynuyor.

Tasarımın oluşum süreci, mikrodan makroya farklı ölçekli malzeme tiplerinden, birimlerin yerleşim organizasyonuna bütüncül bir çeşitlenme içermektedir. Toplam 158 birim, hepsi birbirinden tekil beyaz hücre betonun çeşitli oluşum halleriyle bütünde sınırları geçişken kılınması esas olarak tasarım yapıldı. Modüllerde beyaz üç farklı özellikte beyaz beton kullanıldığı için, modüllerin malzemenin özelliklerine, delik boyutlarına ve tipine göre kodlanması ile hem ekibin iletişimi hem de tasarım ve inşa sürecini kolaylaşmıştır.  Bu ek olarak da 50x50 cm kalıp tabanının 10x10 cm'lik bir grid olarak bölünmesiyle elde edilen yerleşim noktaları sayesinde kalıplara yerleştirilecek olan dikmelerin yerleri belirlenmiştir. Daha sonra kalıplar beton dökümü için esnek kumaşlarla kaplanmıştır. Beton dökümü çalışmalarına paralel olarak tepenin siluetinin oluşturuldu ve kalıptan çıkarılan 158 modül sırasıyla yerlerine yerleştirilmiştir. Son olarak da yeşil doku yerleşim planından yararlanarak Festuca Glauca (mavi çimler) dikilerek proje tamamlanmıştır.

Gree Klimaları Bayrak Mağaza

$
0
0

Tasarım Ekibi : Ayça Taylan,Zeynep Şankaynağı,Nail Egemen Yerce,Selay Yapı,Zülfiye Yıldız
Mimarlık Ofisi : ZAAS

Gree’nin İstanbul’daki bayrak mağaza tasarımı gerçekleştirilirken, ürünlerin sergilenip tanıtıldığı mekânın tasarımıyla beraber, markanın Türkiye’deki tanınırlığını arttırma odaklı bir mimari konsept geliştirildi.

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

İki bölümden oluşan mekânda ön kısım, klima sergileme, resepsiyon ve toplantı odası fonksiyonlarına ayrılırken;  arka kısım, çalışan ofisleri, seminer odası ve ıslak hacimler olarak planlandı.  Ön kısımdaki iç kurgu,  klima sergileme ve resepsiyon olarak ayrışan iki işlev etrafında şekillendi. Bu bölümler arasında bulunan ana sirkülasyon aksı, zemin kaplaması farklı tutularak özelleştirildi.Teşhir alanının tasarımı, duvar yüzeyleri üzerinde sergilenmesi planlanan klima grupları ile gerek tasarımı gerekse teknolojik yönüyle diğer ürünlerden ayrılan silindirik formdaki salon tipi klimaların yerleşim kurgusu üzerinden oluşturuldu. Farklı yapıdaki ürünlerin merkezde tutulması ile orta ada ayrı bir iç vitrine dönüştürüldü. Split klimaların özellikleri ve teknik detayları, altlarında bulunan panolarda grafik bir dille açıklanırken, ürünlerle ilgili daha detaylı bilgiler için sergileme elemanlarının bir parçası olarak tasarlanan tabletlere yer verildi. Bunun sonucunda, müşterinin, ihtiyaç duyduğu özelliklere sahip ürünlere rahatça ulaşabilmesine ve markanın teknolojik altyapısının sergileme alanında da temsil edilmesine imkân tanındı.

Markanın ana hedefi olan “her yerde herkes için ısıtma ve soğutma” temasından ilham alınarak tasarlanan ana vitrin, klima konseptinin mağaza dışından kolaylıkla algılanabileceği ‘soğutan’ ve ‘ısıtan’ havanın görsel olarak soyutlanması fikri ile ifade buldu. Mavi/soğuk ve kırmızı/sıcak renk tonlarının birbirine geçişlerinin vurgulanması ve bu konsepti tamamlayıcı tabela tasarımı ile ana vitrinin mimari açıdan özel bir niteliğe sahip olmayan binadan ayrışarak öne çıkması amaçlandı. Isı kavramının soyutlaması olarak ele alınan renklere, iç mekânda da sıcak ve soğuk dengesini yansıtacak şekilde yer verildi. Değişik noktalarda kullanılan farklı mavi tonlarına kontrast olarak, cesur, sıcak bir rengin  toplantı odasını tamamen sarması planlandı. Malzemelerin de sıcak ve soğuk geçişlere atıfta bulunan bir bütünlük içinde, ahşap, metal ve cam dokuların bir kompozisyonu olarak hissedilmesi hedeflendi.


Deposite

$
0
0

Tasarım Ekibi : Kurtul Erkmen
Mimarlık Ofisi : KG Mimarlık

İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Deposite Binası yaklaşık 6.785 m2 arsa içerisinde konumlanmış toplam 23.505 m2 yapı alanından oluşmaktadır.

Mevcut binanın işlevi çevrenin ihtiyacına göre yeni işlevine kavuşturuldu ve bununla birlikte ihtiyaç kapsamında ek bir depo binası tasarlandı.

Parsel İkitelli Organize Sanayi Bölgesindedir. Mevcut bir yapının bitişiğinde yer alır. Eski yapı ile yeni tasarlanacak olanın sahibi aynı firma olup mevcut yapının üzerine de bir kat ilave edilecektir. Tüm bu veriler ışığında mevcut yapı ile tamamen zıt, üst katını da görsel olarak saran metal bir örtü altında gizlenen yeni ek bina işlevi gereği (depo) araçların giriş-çıkış yapabileceği bir rampa yol ile yol kotundan servis alır. Düzenleme esnasında eski yapıya da yer yer dokunulmuş, cephesi yeniden düzenlenmiştir. Metal çatı örtüsü depo binasının cephesinde devam ederken yer yer zıt renkli yırtıklar ile iç mekana gün ışığı alır.

Çayırköy Mağarası, Değirmen ve Çevresi Tasarımı

$
0
0

Tasarım Ekibi : Burak Pelenk,Eda Yazkurt Pelenk,Damla İçyer,Gülizar İlhan,Barancan Dağıstan
Mimarlık Ofisi : Buda Mimarlık

Kivi'nin, Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

Buda Mimarlık, projeyi anlatıyor:

Zonguldak, Çaycuma Belediyesi’ne bağlı Çayırköyü; ilk bakışta diğer çevre köylere benziyor gibi görünse de barındırdığı coğrafi, tarihi ve kültürel özellikleriyle ayrı bir konumda bulunmaktadır.

Bahsi geçen bu özellikler Çayır Deresi üzerinde bulunan iki “derme-çatma” köprü ile köyden ayrılmaktadır. Mevcutta bulunan köprülerin hemen yanında bulunan düzlük boş alandan başlayan, köprüleri geçerek ulaşılan patika sonunda tarihi roma köprüsü, hemen arkasındaki değirmen, değirmene suyu getiren tarihi kanal ve nihayet farklı türde yarasalara ev sahipliği yapan Çayırköy Mağarası. Bu tanımda geçen rota ve yapısal elemanlar, bu projenin kapsamını özetlemektedir.

Tekil bir yapı, işlev veya yer üzerinde olmayan bu projenin temel prensiplerinden en önemlisi yerel halk ve ziyaretçilere “farkındalık” yaratabilme çabasıdır. Mevcutta var olan coğrafi ve kültürel değerleri en az müdahale ile insanların algısına açmaktır.

Bu kabulle projeyi tariflemek gerekirse; ilk olarak “erişim” problemi bir altyapı sorunu olarak ele alınmış; otopark, köprüler ve patika yollar “iyileştirilerek”; bahsi geçen elemanlar (roma köprüsü, mağara…) bir “değerler ağı” oluşturarak bir araya toplanmıştır. Bu iyileştirme müdahalesi patika yolları işaretlemek, yükseklik farklarını her kesimden ziyaretçi için “yürünebilir” hale getirmek için ufak müdahaleleri ve mevcut köprülerin yeniden tasarlanmalarını kapsamaktadır.

Köye ulaşıldığında araçların park edeceği bir alan ve doğal ihtiyaçların karşılanacağı bir yapıda bu iyileştirmenin içerisindedir. Ziyaretçilerin farkındalıklarını arttırmayı amaçlayan bilgilendirme panoları da rota üzerinde gerekli yerlere konumlandırılacaktır.

Değerler ağı içerinde bahsi geçen elemanlardan birisi olan Roma Köprüsü mevcut haliyle bırakılmış, köprüyü en iyi izlenebilecek konuma bir seyir terası yerleştirilmiştir.

Köprünün hemen ardından gelen değirmen, incelemeler sonrası ortaya çıkacak tarihi değerleri korunmak suretiyle bir “referans” noktası ve değirmenler tarihinin anlatılacağı bir ziyaretçi merkezi olarak tasarlanmıştır. Araziyi saran araç yollarından görünebilecek “kulevari” yapısı; mevcutta yeterli debiye sahip akan su yardımıyla oluşturulacak “mini hidro santral” ‘den oluşacak elektrik yardımıyla aydınlanacaktır.

Mağara, bu “ağ” içerisinde en önemli pozisyonda sayılabilir. Mağaraya giden su kanalı ve patika iyileştirilerek erişim daha kolay hale gelecektir. Mağara içerisi sportif geziler için uygun halde bırakılacak, içerisine bir “yapısal” müdahale yapılmayacaktır. Mağaraya ev sahipliği yapan yarasaların mağarayı terk ediş ve tekrar giriş ritüelleri için, onlara hiçbir zarar vermemek ana hedefi ile mağara çevresine bir seyir terası eklenecektir.

KodEv Sergisi Tasarımı

$
0
0

Tasarım Ekibi : Ervin Garip,Nilüfer Sağlar Onay,Banu Garip,Fatma Karakaya


Standart konut iç mekanları için esnek çözümler üretmeyi hedefleyen bir araştırma projesi sergisi olan KodEv, Ervin Garip, Nilüfer Sağlar Onay, S.Banu Garip ve Fatma Karakaya tarafından tasarlandı.

Tasarımcıları sergiyi ve projeyi anlatıyor:

 “KodEv standart konut iç mekanları için esnek çözümler üretmeyi hedefleyen bir araştırma projesidir. Tasarım modeli,  kullanıcı ihtiyaçları ile şekillenen ve “çok parametreli layout tasarımı” ile çalışarak mekansal varyasyon üreten bir uzman sistem kurgusuna dayanmaktadır.”

Çalışma aynı zamanda modüllerin prototiplerinin üretilmesi ve tüm çözüm alternatiflerini içeren arayüz tasarımı süreçlerini de kapsamaktadır. Projenin sonuç ürünü olan arayüz, oluşturulan web sitesi aracılığıyla tasarım sürecinin tüm sonuçlarını sistemli bir biçimde bir araya getirerek farklı kullanıcılar ile paylaşmayı ve kullanıcı katılımını hedeflemektedir.Farklı profil ve kültürel geçmişlere sahip ailelerin yoğun olarak yaşadığı TOKİ Başıbüyük yerleşmesi, ilk çalışma alanı olarak belirlenmiştir.

Taşkışla Binası’nda tasarlanan, üretilen ve gerçekleştirilen KodEv sergisi ile KodEv Projesi’nin içeriğinin, aşamalarının ve sonuç ürünlerinin paylaşılması amaçlanmıştır. Sergi, Taşkışla içinde kendi hacmini tanımlar.

Sergi hacmini oluşturan yüzeyler, araştırma projesi kapsamında tasarlanan modüler sistem bileşenlerinde belirleyici olan huş kontrplak malzemenin lazer kesim ile biçimlendirilmesi ile üretilmiştir. Sergileme alanı, içeriğindeki oturma elemanları ile birlikte kendi toplanma ve etkinlik alanını oluşturur.

Sergi alanının merkezinde 1/10 etkileşimli maket yer alır. Üretilen modüllerin birimleri ise huş kontrplak üzerine parametrik düzende yerleştirilen pleksi kutular içinde sergilenmiştir. Proje içeriğinde bir arayüz olarak çalışan web sitesi, duvar üzerine yerleştirilen interaktif yüzey üzerinden deneyimlenebilmektedir.

“Sergi kapsamında ele alınan 114K279 no’lu “Toplu Konut Birimleri İçin Esnek İç Mekan Tasarımına Yönelik Kullanıcı Odaklı Bir Model Araştırması: Kentsel Dönüşüm Konutları” konulu araştırma, TÜBİTAK tarafından desteklenmekte ve İTÜ İç Mimarlık Bölümü’nde yürütülmektedir”.

Uygulama-Kurulum: Ervin Garip, Nilüfer Sağlar Onay, S.Banu Garip, Fatma Karakaya, Orkan Güzelci, Serkan Kocabay, Rojda Edebali, Aleyna Tunçer, Rabia Alpargu, Alaattin Alptekin, Onur Koca, Fırat Küçükersen

Araştırma Projesi Ekibi: Nilüfer Sağlar Onay (Yürütücü), S. Banu Garip (Araştırmacı), Ervin Garip (Araştırmacı), Orkan Güzelci (Bursiyer), Serkan Kocabay (Bursiyer), Fatma Karakaya (Bursiyer), Rojda Edebali (Bursiyer), Aleyna Tunçer (Bursiyer), Rabia Alpargu (Bursiyer).

Web Sitesi: Yusuf Yüksel.

Teknik Destek: Alaattin Alptekin.

Bilimsel Katkı Koyanlar: Cansu Tolunay Berber (Araştırmacı), Anıl Berber, (Araştırmacı), Müge Belek Fialho Teixeira (Araştırmacı), Frederico Fialho Teixeira (Araştırmacı), Tuba Özkan (Bursiyer), Emre Özdemir (Bursiyer), Benek Çinçik (Bursiyer), Özgün Yücetürk (Bursiyer), Sedef Sav (Bursiyer).

Memorial Bahçelievler Hastanesi

$
0
0

Tasarım Ekibi : Fulden Baran Toz,Murat Ucar,Murat Bozdoğan,Dilan Savcı Yaprak,Rukiye Ökke,Buse Hacıkasımoğlu Günaçtı,Nazlı Deniz Fetullahoğlu,Erkan Uyanık,Ahmet Çelik
Mimarlık Ofisi : Memorial Proje Yönetimi

Memorial Proje Yönetimi tarafından tasarlanan hastanenin inşaatı 2018 yılında tamamlandı.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Memorial Bahçelievler Hastanesi, D-100 karayolu ile Adnan Kahveci Bulvarı kesişiminde, Ataköy ve Bahçelievler semtlerinin geçiş noktasında bulunan 14.060m² büyüklüğünde bir yapı adasında planlanmıştır. 72.496m² inşaat alanına sahip yapı 320 hasta yatağı, 15 ameliyathane, 49 yoğun bakım, 31 müşahede ve 135 poliklinik odalı tam teşekküllü bir sağlık kompleksidir. Tasarımda yeni teknolojilere uyumlu, hasta, hasta yakınları ve çalışanlar için konforlu, stres seviyesini düşürmeyi öngören bir proje hedeflenmiştir. Mimari proje hastanın iyileşme sürecine destek verecek, hastanede yaşanacak deneyimi olumlu yönde etkileyecek tüm tasarım verilerini bütüncül bir yaklaşımla bir araya getirmektedir. Hasta deneyiminin çok önemli bir tasarım verisi olduğu süreçte, çalışanlar için de verimli bir çalışma ortamı oluşturmak hedeflenmiştir. Sürdürülebilirlik, enerji verimliliği ve çevre dostu yaklaşım, tasarım grubunun önceliğini oluşturmuş, bu yaklaşım sayesinde hastanenin insan sağlığı yanında çevre sağlığına da katkı sağlaması amaçlanmıştır. Yukarıda tariflenen hedeflerle yola çıkılan proje, United States Green Building Council (USGBC) yani ABD Yeşil Bina Konseyi tarafından “LEED Platinum” sertifikasına lâyık görülmüştür. Dünyada bu ödülü alan ilk tam teşekküllü genel hastane yapısıdır.

Mimari kütle arazi verileri, iklim, gün ışığı, ısı etkisi, rüzgâr, manzaraya erişim ve ulaşım şemaları doğrultusunda şekillenmiştir. Yatan hasta ve poliklinik katları düşeyde birbirinden ayrılarak planlanmıştır. Hasta katları, hasta odalarının tamamının gün ışığı ve manzaraya maksimum erişim sağlayacağı dört kollu bir blok şeklinde oluşturulmuştur. Bu kütle etrafı yollarla çevrili arazide, hasta odalarını gürültüden uzaklaştırmak amacıyla, merkeze çekilerek tasarlanmıştır. Performans camlarıyla oluşturulan çift cidar cephe sayesinde güneş ışınlarının olumsuz etkisinden korunarak doğal aydınlanma sağlanmaktadır. Cephede kullanılan çapraz alüminyum profiller ve bunların üzerine yerleştirilen cephe aydınlatma sistemi yapının karakterini vurgulamaktadır.

Projede hasta deneyimini olumlu yönde etkileyecek tasarım çözümleri aranmıştır. Hastanın iyileşmesine katkıda bulunacak değişkenler tasarım, organizasyon ve işletme başlıkları altında kategorize edilmektedir. Bu kapsamda sağlık personelleri, tasarımcılar ve hastane yöneticilerinin katılımıyla workshoplar düzenlenmiş ve mevcut hastanelerden gelen hasta değerlendirmeleri mimari çözümler üretmek üzere kullanılmıştır.

Yapılan araştırmalarda hasta deneyiminin kalitesini, hastanın sürece katılımı, hasta ve çalışan memnuniyeti, klinik verimlilik, kişiye özel çözümler, güvenlik ve hasta kabul-taburcu süreçleri gibi değişkenlerin belirlediği görülmüştür. Bu kapsamda gerçekleştirilecek tasarım çözümleri ile daha pozitif bir hasta deneyiminin mümkün olduğu görülmektedir. Hastanemizde bu ihtiyaçlara cevap verecek birçok düzenleme gerçekleştirilmiştir. Hasta mahremiyeti ve etkileşiminin dengeli şekilde kurulabildiği alanlar tasarlanmıştır. Hastanın oda kullanımını kişiselleştirebileceği düzenlemeler yapılmıştır. Hasta güvenliği için mimari çözümler ortaya konmuş bunun yanında personellerin daha verimli çalışabileceği  ve konforlu hissedeceği alanlar oluşturulmuştur. Hasta yakınları ve misafirleri için gündüz bekleme alanları tasarlanmış, bu alanlar içinde kontrollü görüşme odalarıyla hastaların ve yakınlarının sağlık personeli tarafından bilgilendirilmesi planlanmıştır. Hasta odalarında kullanımın kişiselleşmesi için, okuma ve muayene gibi farklı fonksiyonlara hizmet eden, aydınlatma elemanları düzenlenmiştir. Hastaların kontrol edebileceği kumanda sistemleri ile ısı, gün ışığı ve taze hava kontrolü sağlanmıştır. Hastaya etkin müdahale için hemşire bankoları görünür ve kolay ulaşılır noktalara yerleştirilmiştir. Oda içerisinde planlanan lavabo ile muayene öncesi hijyen kontrolü sağlanmıştır. Hasta odalarında refakatçilerin konforu için yatak olarak kullanılabilen oturma elemanları, hasta ve refakatçiler için dolap alanları, kasa ve çalışma masası gibi düzenlemeler yapılmıştır. Gürültü kontrolü sağlamak için akustik malzemeler kullanılmış, hastanın ses kaynaklı stresi azaltılmıştır. Çalışanlara özel kafe, yemek ve dinleme alanları düzenlenmiş ve verimliliğin arttırılması amaçlanmıştır.

Hasta katlarını oluşturan üst kütle, merkezi sirkülasyon sistemi ile poliklinik ve otopark katlarına bağlanmaktadır. Ayaktan hastaların kabul edildiği poliklinik katlarında yapı genişlemektedir. İhtiyaç duyulan giriş alanlarının vurgulanması ve hasta kabulünün kolaylıkla sağlanması amacıyla bu geniş kütlenin dört noktasında meydanlar oluşturulmuş, saçaklar yardımıyla hastalar korunaklı ve karşılayıcı giriş alanlarına yönlendirilmiştir. Böylelikle iç sirkülasyonda yatan hasta, ayaktan hasta, acil hasta ve personel farklı girişlerle birbirinden ayrılmıştır. Poliklinik katlarında maksimum sayıda muayene odası ve bekleme alanı, dış cepheye yerleştirilirken destek birimler, yapının gün ışığına ihtiyaç duyulmayan bölümlerinde planlanmıştır. Bu katlarda yeşil çatı teraslarına ulaşım sağlanarak, ziyaretçi ve personellerin çevre ve doğa ile etkileşimi arttırılmıştır.

Yapının merkezinde bulunan düşey sirkülasyon; giriş alanları, atriyum ve kafeterya gibi birimleri birbirine bağlayarak, hasta ve hasta yakınlarının kolaylıkla yönlenebileceği bir ulaşım şeması oluşturmaktadır. Yapı içinde minimum mesafe kat ederek istenilen noktaya erişim sağlama, toplanma noktaları ve yönlendirme dikkatli şekilde çalışılmış; hasta ile destek hizmetlerin ulaşım şemaları birbirinden ayrılmıştır. Lobide doğadan esinlenen renk seçimleri, ahşap malzemeler ve akustik düzenlemelerle sıcak bir atmosfer oluşturulmuş; hastanın hastanede bulunma tedirginliğinden uzaklaşması amaçlanmıştır. Giriş alanları etrafında oluşturulan resim sergisi, dijital sanat enstalasyonu,  dinleti alanı ile sanatın insan ruhunu etkileyen ve bu sayede fiziksel iyileşmeyi tetikleyen etkisinden faydalanılmıştır. Mimari tasarımın önemli bileşenleri olan bu düzenlemeler “biyofilik” bir tasarım yaklaşımının sonucudur. Biyofili “doğaya ve yaşayan organizmalara duyulan derin yakınlık ve ilgi” (E.O.Wilson)olarak tariflenir. Doğanın  varlığı insanlara mutluluk ve huzur vermekte, duygusal ve fiziksel iyileşme sürecine katkı sağlamaktadır. Stresin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi bilinmektedir. Stres seviyesinin azalması vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve kaynak miktarını azaltmakta, bu durum insan vücudunun sağlık risklerine karşı daha hızlı tepki verir durumda olmasını sağlamaktadır.

 “Biyofilik tasarım”, planlı çevre ile doğal dünya arasında faydalı bir etkileşim kuran, insanlar için sağlıklı bir habitat oluşturmayı hedefleyen tasarım yaklaşımıdır. Projede doğaya, yeşile ve gün ışığına erişimin yanında iç mekânda doğayla etkileşimi güçlendirmek amacıyla bitki ve hayvan figürleriyle illüstrasyon alanları oluşturulmuştur. Kuş, tema olarak seçilmiş, Amerikalı doğa bilimci, ressam John James Audubon'un eserleri kullanılmıştır. Türk ressamların “Türkiye’nin kuşları” temalı tabloları ile canlı ekosistem konsept alanları yaratılmıştır. Bu çalışmalar aynı zamanda yönlendirmede önemli referans noktaları oluşturmaktadır. Kahverengi ve yeşil tonlarında doğa renkleri, ahşap malzemeler, doğayı taklit eden form ve doku kullanımları ile iç mekânda bütüncül bir konsept tasarıma entegre edilmiştir. Lobi alanında sergilenen dijital art çalışması “Ab-ı hayat”, doğanın canlanması efekti ile hastane ortamında doğal, dingin ve pozitif bir hareketlilik yaratmaktadır. Sanat eserleri sayesinde doğayla hem görsel hem de işitsel etkileşim sağlanmaktadır.             

Katlarda oluşturulan teras bahçeleri ile doğanın hastalar üzerindeki terapi etkisinden faydalanılmıştır. Bitkilerin, tüm teras alanlarında kullanıldığı 8.000 m²’lik peyzaj projesi, mimari tasarımın getirdiği karakteristik özellikleri ve kaligrafi dilini takip etmektedir. Mevsim geçişlerinin ve renk değişimlerinin hissedildiği, rüzgârın bitkilerin salınımında gözlemlendiği peyzaj alanları ile doğanın biyoritmini hastaneye taşıyarak hastalar üzerinde pozitif etki oluşturmak amaçlanmıştır. Bitki seçimlerinde ekolojik yaklaşım ile buğdaygiller, saz türü bitkiler, yemişli ağaçlar ve endemik bitki türlerine yer verilmiş; bu bitkilerin bölgedeki doğal yaşam ve kuşlara kaynak oluşturması planlanmıştır.

Enerji verimliliği ve alternatif enerji kaynağı kullanımı “iyileşme” konsepti içerisinde değerlendirilen bir diğer önemli konu olmuştur. Hastanenin çevre sağlığına da katkı sağlaması istenmiştir. Bunun için enerji tüketimini azaltmak, alternatif ulaşım yöntemlerini ve çevreci enerji kaynak kullanımını özendirmek için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Seçilen ekipmanlar, enerji modellemesi, test ve ölçüm çalışmaları ile yapının enerji ve su giderlerinde %56 tasarruf sağlanmıştır. Yapının toplu taşımaya yakın yerleşimi, oluşturulan bisiklet ve elektrikli araç park noktaları ile katı yakıt tüketimin azaltılması ve alternatif ulaşımın özendirilmesi planlanmıştır. Soğutucu akışkan seçimlerinde CFC’ları (Kloroflorokarbon) içermeyen soğutuculara sahip HVAC sistemi kullanılmış, böylece ozon tabakasının incelmesi ve küresel ısınmaya karşı önlem alınmıştır. Geri dönüşüm başlığı da tasarım, inşaat ve işletme aşamalarının tümünde dikkate alınmıştır. Tasarımda ihtiyaç duyulan geri dönüşüm noktaları tespit edilmiş, inşaat aşamasında oluşan atıklar ayrıştırılmış ve projede geri dönüşümlü malzeme seçimleri yapılmıştır.

 Yapılan tüm çalışmalar doğrultusunda Memorial Bahçelievler Hastanesi, sağlık personelleri ve medikal altyapısı yanında mimari tasarımı ile hastaların tedavi süreçlerini hızlandırmayı, stres seviyelerini düşürmeyi ve iyileşmelerine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Kandilli Varagel Mimari Konsept Projesi

$
0
0


Mimarlık Ofisi : Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri (NSMH)

Kivi'nin Zonguldak Valiliği için yürüttüğü, Zonguldak Turizm Kalkınma Planı ile bütünleşik geliştirilen, Zonguldak Doğa ve Kültür Turizmi (Proje 67) kapsamında üretilen projelerden biridir.

Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri (NSMH), projeyi anlatıyor:

Aşağı Kandilli İçin Düşünceler

Taş kömürü ocakları ve bu ocakların işletilmesi sırasında gerekli olan ancak artık kullanılmayan atıl durumdaki yapıların yeniden işlevlendirilmesi için geliştirdiğimiz önerilerimizi oluştururken olmuş olanla olacak olan arasındaki ilintileri kurarken mevcut durumun ruhunu korumaya çalıştık.

Kömür ocaklarının artık çalışmıyor olmasının fiziksel, sosyal ve ekonomik anlamda önemli sorunlara yol açtığı benzer birçok yerde olduğu gibi burada da apaçık görülebiliyor; Kandilli'nin neredeyse tamamı bir çöküntü alanı gibi. Kapalı dükkan/mağaza kepenkleri; boş ve bakımsız evler; artık çalışmayan kırık dökük endüstri yapılarının arasında hüzünlü bir sessizlik hakim. Bu yüzden sosyal ve fiziksel anlamda bir iyileştirme için yeniden işlevlendirmeyi birçok faktörü bir arada düşünerek bütüncül bir biçimde ele almak gerekiyor.

Yapılacak çalışmaların yörenin kalkınmasını sağlayacak olmalarının sosyal bağlamda olumlu bir etkiye yol açması gerektiğini düşünerek yöre insanlarının iş olanaklarının geliştirilmesini önemli buluyor ve önerilerimizi buna göre belirlemeye çalışıyoruz.

Hangi konuyu geliştirecek olursak olalım konuların niteliği nedeniyle uzmanlara gereksinim duyacağımız apaçık ortada. Her konu için, bu bağlamda uzmanlarla görüşülerek ön kararlar oluşturuldu. Gelişmelere bağlı olarak hangi konuda ne kadar ayrıntılı bir çalışma yapacağımız kesinleştirilecek.

Her çalışma alanı kendisi için olduğu gibi diğer çalışma alanlarıyla ilişkisi açısından da bütüncül olmakla birlikte herhangi bir alandaki çalışmanın yapılamaması durumunda bütün projenin alaşağı olmamasını sağlamak için parçalı bir yapıya da sahip. Bu çalışma yöntemi çalışma programını gerçekçi ve temkinli bir biçimde yapabilmemizi sağlayacak olan bir yöntem.

Bu parçalardan ilki olan deniz başlı başına önemli bir konu. Karadeniz söz konusu olduğunda bu durum daha da önemli. Ön görüşmeler sonucunda kıyıdaki dalga etkisini sönümlendirecek bir gömük dalgakıran fikrini önemsiyoruz. Zonguldak ve Ereğli Limanları'nı da hesaba katarak yeni bir marina yapmak yerine kıyı kullanımını kolaylaştıracak bir çalışmayı yeterli buluyoruz. Marina olmasa bile Uluslararası Karadeniz tekne ağının uğrak yeri olarak içinde olmak ve bu noktaya eskiden olduğu gibi tekneyle gelebilmek de önemli bir adım sayılır.

İkinci alan kıyı. Kömür ocaklarının kullanımı sırasında çıkan taşların denize dökülmesiye ortaya çıkan kullanışlı kıyı profiline sahip olan plaja ilişkin görüştüğümüz hemen herkesin bir anısı var. Gömük mendirekle birlikte düşünüldüğünde farklı yöntemlerle yapılabilir görünüyor. Bugün de işletilen ocaklardan çıkan taşların buraya yönlendirilmesi ve beton platformlarla desteklenen kıyı terasları oluşturulması önemli bir kazanım olacaktır. 

Üçüncü bölüm alt platformlar olarak adlandırılabilir aspiratör ve gümrük yapılarının yer aldığı bu bölge eski yapıların ihya edilmesi ve yeni eklemelerle kullanılması açısından çok önemli. Kapalı mekan barındıran yapıların ve bu yapılar çevresindeki terasların önemli bir bölümü için bu bölge çok uygun görünüyor.

Dördüncü bölge alt istasyondan üst istasyona kadar boydan boya varagel hattının bulunduğu yamaçlar. Yaya yolları, yamaçlara asılı teraslar; yatay ve düşey bağlantılar bu bölgede yer alabilir.

Beşinci nokta üst platform olarak adlandırdığımız ve ardışık olarak varagel vinci, lambahane, yazıhane ve sinema yapılarının olduğu bölge ve kapalı yapıların önemli bir bölümünü de eski yapıların yeni eklemelerle işlevlendirilmesi yoluyla bu bölgede oluşturmayı düşünüyoruz.

Konunun bütününe baktığımızda peyzaj projesinin de mimari proje kadar önemli olduğu farkedilecektir. Bu yüzden mimaride doğru bulduğumuz yöntem olarak olabildiğince mevcut durumu iyileştirme üzerine kurulu anlayışı peyzaj için de doğru buluyoruz. Yerel bitki ve ağaç dokusunun korunarak doğal olanın sürdürülmesinden yanayız. 

Viewing all 1955 articles
Browse latest View live