Gelecek fikri ile başlayan her hareket ; eskiye, sıradanlaşmışa, kalıplaşmışa, kurallara, tekrarlara, gelişmeye ve değişime açık olmayanlara karşı olmak ve hep yeni bir söylem ortaya koymak anlamına geliyor.

İşte biz bu anlamda yeni bir söylem ortaya koymak, zamanın ötesinden çizgi ve fikirleri şimdiye taşımak üzerine düşünerek, araştırararak, hayal ederek  tasarladığımız için ‘geleceğin binalarını tasarlıyoruz’ mottosu ile hareket ediyor ve bu konuda iddialı  ve kendini tekrar etmeyen işler ortaya koymayı seviyoruz. Zira bizim ürettiğimiz her tasarım tekrarı haketmeyecek kadar özgündür. Bu haliyle de gelecek bizim için Picasso’nun sözü ile daha anlam buluyor “Geleceği anımsıyorum.”

DNA’da mimari ve iç mimari tasarıma dair her şey bütünün bir parçası olarak , doğanın bize sunduklarını gözlemleyerek ve geleceğin ışığında yorumlanarak ilerler.

Bir tarafı ırmak diğer tarafı orman ve deniz olan eşsiz bir doğa içinde, kareye yakın 16.000 m2 lik bir arsada konumlanırken, yapının tüm mekanlarına bu eşsiz doğa manzarasını sunmak, işlevsel ve farklı kullanım alanları oluşturmak üzerine eskizler ürettik..  Çözüm olarak ortaya çıkan lekeler bizi altıgenin bir parçasına ulaştırdı. Bilirsiniz zaten doğada köşe yoktur. Biz de doğanın her şeyi yumuşatması gibi bizde köşelerini yumuşatarak ana formumuza ulaştık.  Form üzerinden planladığımız  tüm ihtiyaçlara çözüm üreterek ilerledik. Plan düzleminde bizi çözüme ulaştıran altıgen formuna öykünerek cephede altıgen geometrisini kullandık ve  parametrik bir kabuk ile ana formu sardık. Doğanın ve içerisindeki canlıların renk değiştirmesi, hareket ve dinamizmini örnek alarak, parametrik kabuğumuzu hareketli ve renk değiştiren ışık sistemi ile bütünleştirdik. Sıradışı, işlevsel ama ekonomik detay ve çözümler ile mimari ve iç mimari tasarımlarda aynı anda ilerledi. Tüm süreç parçanın bütüne ulaşması ve sonrasında bütünden detaya geri dönerek tamamlanmasıyla sonuçlandı.

Her şeyden önce tasarım planlı ama sıradışı sürprizler sunmalı. Arazinin eşsiz konumuna göre yerleşmek ve bu yerleşimle birlikte doğa ile ilişkili mekanlar  oluşturmak bu planlı sürprizlerimizden biriydi.  Bir tarafta deniz, orman, havuz üçlüsü diğer tarafta ise üzeri gezi tekneleri ile şenlenen bir ırmak. Farklı zamanlarda farklı mekân kullanımı ile ilişkilenmiş ve kullanıcıyı başka dünyalar görmeye iten bir yaklaşım düşüncesinin eseri. Bu ve buna benzer kullanıcılara sürprizler sunan mekanlar ve detaylar ile zenginleştirdiğimiz bir tesis bu. Giriş fuayesinden, lobisine, çok amaçlı salonundan gece kulübüne, spa sından odasına kadar her mekanı sürprizlerle dolu.

Mimari, iç mimari ve peyzaj bizim için ayrılmaz bir bütündür. Mimari ana fikri verir, iç mimari ve peyzaj bu fikri detaylı olarak işler. DNA’nın şifresi de budur, aynı sarmala eklenerek çoğalır.

Bu doğrultuda başlayan tasarım süreci gelecekten izler taşıyan, çarpıcı, işlevsel ve ekonomik çözümler ile zenginleştirildi.’’ Ekonomik olmasının özellikle altını çizmek istiyorum zira sıradışı her şeyin pahalı olacağına dair bir önyargı var. Halbuki tasarım, yeteneğin yanı sıra gözlem ve matematiksel zeka ile doğrudan ilişkilidir. Bundan dolayı ihtiyaçların doğru gözlendiği ve doğru çözümlendiği hiçbir tasarımın daha pahalı olması mümkün değildir.’’

Giriş ve resepsiyon

Giriş kapısından adım attığınızda sizi başka bir dünyaya çeken ışıklı bir yol ile giriş fuayesine ulaşırsınız. Giriş fuayesi sizi bu farklı dünya ile tanıştıran gizli bir bahçedir. Ağlayan duvar havuzu, dikey yeşil duvarı ve tavan boşluğunda asılı onlarca küresel aydınlatmaları ile uzaya açılan bir gökyüzü algısıyla karşılaşırsınız. Bu şaşkınlığı attıktan sonra mermer kaideler şeklinde düzenlenmiş birebir sade ama net resepsiyon deskleri ile buluşursunuz.

Ana lobi, lobi bar

Resepsiyon sonrası geçilecek ana loby size otelin eşsiz konumunun ip uçlarını verecek şekilde tasarlanmış, bir tarafta ırmak, bir tarafta havuz, orman ve deniz manzarasına açık olacak şekilde boylu boyunca uzanır. Panoromik asansörlerin galeri boşluğunda hareket etmesi diğer katlara ışınlanma hissi uyandırır. Kalabalık bir tefriş düzeninden uzak oturma grupları dingin ve rahattır. Turuncu renk ile neşelendirilen, paslanmaz kürelerin üzerinde suyun dans etmesiyle zenginleştirilen loby ırmak manzaralı davetkar loby bar ile bütünleşir. Sade beyaz akriliğin akışkanlığını ve yumuşaklığını üzerine giymiş loby bar, arkasındaki gökyüzüne ulaşmaya çalışan detayları ile sizi , yüksek tavanlardan sarkan aydınlatmalar olan bu farklı dünyanın kuşları ile uçmaya çağırır.

Alt lobi, alt lobi bar

Havuz ve iç bahçe ile görsel  ilişki kuran, ana restoran, çok amaçlı salon, gece clubü , spa arasında bağlantı sağlayan keyifli ve hareketli bir mekandır. Bu hareketliliği yeşil renk ile dengelenerek ana lobye alternatif sunar. Loby bar ve pasta bar ile zenginleşmiş, mağazaların vitrinleriyle birleşmiş, akışkan bir o kadar da özel alanlar tanımlar.

Ana restoran

Havuz ve iç bahçe ile görsel ilişli, Yemeğin ve mutfak kültürünün mabedi olarak tasarlanmış kutsal alan. Lezzet hafızası ile mekan hafızasını birleştirerek kullanıcılarını eşsiz deneyimlere hazırlar. Sarı, siyah ve grinin renkleri ile farklılaştırılmış, doğanın mükemmel altıgenlerden oluşan arı peteklerine öykünen detayları ile çoğalmış mekanıdır.

Alakart restoranlar

Irmak manzarasına hakim farkı alakart restoranların bir arada ama ayrı olarak tasarlandığı ve ocakbaşı ile taçlandırılmış alternatif mekanlarıdır. Her noktasından duvar ve tavanlarından ırmaktan geçen teknelerin yansımalarının seyredilebildiği illüzyonlar ile sizi şaşkına çevirirken yemeği unutturabilir…

Spa

Tüm spa işlevlerinin farklı olarak yorumlandığı, havuz ve bahçe ile görsel ilişki kuran, ferahlık ve dinlenme hissini maximum düzeyde  yaşatırken ,sade ama çarpıcıdır. Kapalı havuz ve fıtness alanının birebir görsel ilişkisi ile sağlık ve spor birlikteliğini hatırlatmayı unutturmaz. Dilerseniz kışın açık havuz içinde oluşturulan sıcak havuz bölümüne kapalı havuzdan da ulaşabilir, kapalı alan ile açık alan birlikteliğine kavuşabilirsiniz.

Çok amaçlı salon, gece clubu

Hem tesis içinden hem de tesis dışından ulaşım imkanı sağlanmış sıradışı mekanlardır. Gece clubu saf beyazlığı benimsemiş ve onu sadece gece mavisi ışığı ile doyurmuş , boşluk hissini uzayda bir mekan algısına dönüştürmüştür.

Çok amaçlı salon elips formu ve 1000 m2lik kullanım alanı ile kırmızı rengi kendine seçmiş ve inşasında kullanılan ve 33 m geçiş imkanı sağlayan ön gerilmeli kirişlerini ise bir parçası olarak kullanıcılarına göstermekten kaçınmamıştır. Bu kirişleri hareketli ışık sistemi ile birlikte sunarken sonsuz farklı zaman ve farklı mekan duyguları yaşanmasına imkan vermiştir.

Odalar

İhtiyacınız olan her şey özenle tasarlanmış sadelikte  ama duygularınızın alternatif renkleri ile çoğaltılmıştır. Tüm odaların farklı manzaralara hakim olduğu ,her gelişinizde farklı bir ev sıcaklığı sağlayan ,farklılaşarak yeniden özleten özel mekanlardır.

Hamam, geleneksel olmasının yanı sıra sağlık için vazgeçilmezdir. Şimdiye kadar hep belli bir kalıp içinde tasarlanmış ve uygulanmıştır. Genelde yeraltında duygusu uyandıran kurgusuyla birlikte , suni ışık veya fil gözleri ile sınırlı gün ışığı alan boğucu mekanlar olarak uygulanmış.  Biz kalıplara karşı söylemler geliştirip gelecek mottosuyla hareket ettiğimiz için bu konuyu yeniden ele aldık. Gün ışığının girmediği yerde gerçek bir sağlıktan bahsedilemez. O zaman hamamın da yer üstüne çıkıp gerçek gün ışığı ile yoğrulması, bahçe ve havuz ile görsel bağ kurmasına da bizce bir engel yoktur. Sadece bedenlerin yıkandığı yer değil ruhun da gün ışığı yıkanarak  arındığı bir mekan olsun düşüncesi ile bu tasarımı oluşturduk. Sinerji cam çözümlerini kullanarak mermer duvarlı hamam kalıbını yıkıp attık. Bunu yaparken de içeriden dışarının görülebildiği ama dışarıdan içerinin görülmesine engel olan cam üstü kaplamasıyla ihtiyaç duyulan mahrumiyeti de koruduk.

Üçgen ne olursa olsun formu bozulamayan tek geometrik cisimdir. Doğru yer, doğru yatırımcı ve doğru mimar işte bu üçgenin köşe noktalarını oluşturur. Bizim en büyük şansımız hep böyle üçgenlerin içinde doğru mimar köşesinde olmaktır. Yeniliğe, değişime, gelişime, alternatif söylem ve çizgilere açık, estetiği mükemmel işlevsellik ve ekonomik  yatırım maliyeti ile hep dengede tutmak isteyen yatırımcıları çekiyoruz kendimize. Tıpkı bu projede de olduğumuz gibi. İşte bu söylemde Yatırımcı Etit Emiroğlu A.Ş Yönetim kurulu Başkanı Ali Özdemir ve başkan Yardımcı Muhittin Ersoy ile aynı vizyonda buluşup aynı motto ile hareket ederek ‘’geleceğin otelini’’ birlikte hayal ettik, birlikte hayata geçirdik ve birlikte sahipleniyoruz.

Mardin; 7000 yıllık dinler ve diller tarihinin yaşandığı 7 ayrı kültürün kaynaştığı, bütün bu farklılıklar içinde binlerce yıldır barış, kardeşlik, hoşgörüyle yaşayan insanların yaşadığı bir Mezopotamya başkenti, dünya mirası bir şehir. 

Tasarımımızın ana çıkış noktası bu tarihe, kültüre, yaşam alışkanlıklarına ‘’Saygı’’. En küçük konut biriminden, meydanına kadar tüm tasarım alanında ‘’Saygı’’.   

Eskiyi kopyalamadan; yaşam alışkanlıklarını koruyan, topoğrafyayı, iklimsel verileri bu amaçla kullanan, şehrin ekonomik, demografik, sosyolojik ve kültürel yaşamını bozmayacak ‘’mütevazi’’ bir mimari anlayış benimsedik. Hiçbir mimari unsuru gereğinden fazla öne çıkarmamaya, adeta ‘’Mimarsız mimari’’ oluşturmayı hedefledik.

Sosyolojik olarak ‘’mahalle’’ ve ‘’mahalleli olmak’’ kavramlarını etüt ederek başlayan çalışmalarımız; mimari tasarımımızı doğal olarak oluşturan ana kararlara dönüştü.

Bizce ‘’Mahalle ve Mahalleli olmak’’

• Aidiyet duygusu
• Güvenlik
• Tanır olmak-Bilir olmak
• Yatay sirkülasyon
• Ortak maddi ve manevi değerlere sahip olmak
• Saygı ve hoşgörü ile bir arada yasabilmek

Maalesef günümüzde: Yaya hareketi değil, araç hareketi odaklı ulaşım anlayışı doğrultusunda biçimlenmiş, araç yolları ile kuşatılmış yapı adaları, parseller ve parseller içindeki çok katlı tekil yapılar şeklinde gelişen, dış mekân yaşantısını ve komşuluk ilişkilerini desteklemeyen yapılaşma, günümüzde ‘Mahalle’’ ve ‘’Mahalleli’ olmak kavramını yok etmektedir.

Bu bağlamda: Yalnız barınma gereksinimini gidermek dışında mahalleliyi doğal ve kültürel değerlerle buluşturacak, aidiyet duygusu güçlü, komşuluk ve bir arada olma gibi kavramları duyumsatacak az katlı yapılardan ve sosyal iletişimi güçlü biçimde kuracak ‘ardışık dış mekanlardan’ oluşan bir ‘’mahalle’’ tasarlamak temel düşünce olarak benimsenmiştir.

Tasarımda yaya hareketi esas alınmış, araç hareketi ve otopark alanları yaya hareketini destekleyen öğeler olarak kurgulanmıştır.

Bölgenin yaşam şekline saygılı bir konut anlayışı geliştirirken; konut birimleri ile dış mekanların bir bütünlük oluşturduğu, alanı verimli ve yoğun olarak kullanan mekânsal çözümlere gidilmesi hedeflenmiştir. 

Öngörülen yaklaşımla, kullanıcıya, iri ve tekil bir bütün değil, farklı veya benzer mekânsal unsurların yan yana gelmesiyle, karşılıklı iletişime girilen dış mekanlar, doğal değerlerle bütünleşebilecek, kavranabilir boyutlarda bir yaşam çevresi sunmayı planladık.

Sokaklar, meydancıklar, avlular, abbaralar, genel ve özel bahçeler, teraslar, buluşma köşeleri kullanıcılar arası komşuluk ve dostluk ilişkilerinin kurulup geliştirilmesini sağlayacak mekanlar olarak düşünülmüştür. İç ve dış mekanlar arası oluşturulan bu atmosfer ve sürpriz köşelerle mekanları defalarca deneyimleme isteği uyandıracak bir gezi parkuru oluşturacaktır diye düşünüyoruz.

‘’Evler’’in çevre koşulları ile arazi biçimlerine bağlı olarak farklı biçim ve yoğunlukta kümelenme esnekliğine olanak tanımaları ile, her defasında farklılaşabilen mahalle içinde ‘Mahallecik’ler oluşmasını sağlamaya çalıştık.

Tasarımımızda; çok boyutlu ve çok farklı buluşma alanları oluşmasına imkan vererek, her yaşta ve cinste mahallelinin sosyalleşmesine imkan vermeyi amaçladık.

Konut birimleri

Konut planlaması geleneksel mimari anlayışın devamı niteliğinde giriş kapısının açıldığı bir taşlık, devamında avlu ve onlara bağlı odalardan oluşmakta. Böylelikle iç dış bütünlüğü sağlanmaya çalışılmış ve evin içinde rüzgâr sirkülasyonu yaratılması hedeflenmiştir.  Kademeli teraslar, alternatif kullanım olanakları sunmaktadır. Yerel alışkanlıklara hitap etmektedir. Topoğrafyanın kullanımı ile yapılan teraslama her evin güneşten ve rüzgârdan eşit derecede yararlanmasını sağlarken yaşam alanlarının görüş ufku açık bırakılmıştır.2 katlı konutlar tek bağımsız ve 3 katlı konutlar iki bağımsız birim olarak planlanmıştır. Kalabalık aile yapıları düşünülerek 145 m2 den 350 m2 kadar çeşitli konut seçenekleri üretilmiştir. Bina cephelerinde taş kullanılmamış, dokulu sıva ve renk kullanılmıştır.

Büyük mahalle birimi...Merkez...Üst odak

Arazinin plan olarak yaklaşık merkezinde, topoğrafik olarak en yüksek noktasında planlanan ‘Büyük Mahalle Birimi’ aynı zamanda mahallenin semt merkezine bağlandığı, dışa açıldığı, şehrin diğer unsurlarıyla ilişki kurduğu, günün her saati hareketli bir yaşam alanı olarak düşünülmüştür.

Mahallenin sosyo-kültürel çeşitliliğini bir araya getiren günlük eğitim, alışveriş, ibadet, dinlenme vb. ihtiyaçların karşılandığı merkez; mahallenin her yönünden yürüme mesafesinde, engelli kullanıma uygun, manzaranın en hâkim noktasında, birbiriyle ilişkili kademeli iki meydandan oluşmaktadır.                                                                                                                        Caminin bulunduğu üst meydan daha sakin bir ortam yaratırken. Küçük esnaflardan oluşan çarşı (arasta) meydanı, satış birimleri dışında seyir terasları ve kahvehanelerle daha hareketli kılınmıştır. Meydan; Seyyar esnafında kendine yer bulacağı sağır ve gölge cepheler, kaskatlı havuzlar ve peyzajı ile, rüzgar yönüne doğru açılmış ve panoramik bakış imkanı ile cazibe noktası  bir alan olarak planlanmıştır. İlköğretim okulu ve kreş meydanın güneyinde ve sakin bir noktasında, tali araç yolu ile ilişkili olarak düşünülmüştür.                                                     

Merkez avlusu iz düşümünün, topoğrafik yapı gereği oluşan istinatların doğu cephesinde, mahalle içine yaklaşan bölümünde düşünülen ‘’Sosyo-Kültürel Etkinlik Alanı’’nın çeşitli toplantı, sergi, kurs vb. amaçlı kullanılabileceği gibi geleneklerin devamlılığını sağlayan ortak salça, reçel yapımı, zeytinyağı vb. yapımı gibi ortak aktiviteler içinde kullanılması hatta mahalle sakinlerinin özel günlerinde muhtar izniyle taziye kabulü, mevlüt vb. amaçlarla da kullanılabileceği planlandı. Mardin de halen yaşayan diğer dinlere de ibadet imkânı sağlayacak olan yaşamın hoşgörü ve saygı üzerinden geliştiği düşüncesi ile tasarımımıza küçük bir kilise ekledik.

Küçük mahalle birimi...Alt odak

Mahalle Büyük komşuluk birimlerinin arasında düşünülen 2 adet küçük mahalle birimi (alt odak); mahallelilerin acil ihtiyaçlarını az bir yürüme mesafesinde karşılayabilecekleri, küçük meydanı ve kahvesi ile zenginleşmiş alt odaklar olarak planlandı.

Ulaşım yaklaşım kararları                     

Mahalleye araç ulaşımı 25 m’lik ana yoldan gelen ve merkeze bağlanabilen 12 metrelik 2 akstan sağlanmış arazinin geneli dışında oluşmuş veya oluşabilecek yollardan transit geçişe izin vermeyecek şekilde planlanmıştır. İç yollar çıkmaz sokaklar olarak düşünülmüştür. Acil araç (ambülans, itfaiye vb.) ulaşımlarına, evler arasındaki sokaklara kadar girebilme imkanı verilmiştir.

Otoparklar; yoğun bir alan ayrılmadan evlere maksimum yaklaşım sağlayan küçük park birimleri şeklinde düşünülmüş, park eden kişi park dan eve en fazla 3-4 metre inerek veya çıkarak ulaşabilmektedir.

Ana yollar asfalt, çıkmaz ve iç yollar parke taş, yaya ağırlıklı yollar taş olarak planlanmıştır.

Sosyal Donatı alanları kararları

Yeşil alanlar; Arazinin doğusunda, manzara yönünde yoğun olarak kullanılmış, ana yaya ve ulaşım arterleri boyunca uzayan ana damarlar ve ona bağlı iç sokaklarda kılcal damarlar şeklinde yayılacak şekilde planlanmıştır. Yeşil alan kullanımı mesire yerleri, gezi ve bisiklet parkurları, spor sahaları ve çocuk parklar ile zenginleştirilmiştir.

Küçük komşuluk birimleri arasında, küçük ve büyük odak noktalarında süs havuzları ve çeşmeler kullanılarak sosyal etkileşme alanları arttırılmıştır.

Sosyo-kültürel etkinlik alanı ve meydanı düzenlenmiş. Mahallenin ortak aktivitelerde ve özel durumlarda bir araya gelebileceği alanlar yaratılmak istenmiştir.

Peyzaj kararları

Mardin bölgesinin iklimini dağ ve ova olarak değerlendirmek mümkündür. Dağlık bölümler ova ya göre serin ve kışları daha sert geçmektedir. Sonuç olarak kontinental iklim tipine giren bu bölgede daha kış ve yaz ortamına dayanıklı Mazı, Melengiç, Ceviz, Mahlep, Badem, Erguvan gibi ağaç türleri Delphinium, Euphorbia, Thymus, Salviz (Adaçayı), Penicettum step bitkileri önermekteyiz.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Bir okuldan daha fazlası….
Fabrika binasının muhteşem dönüşümü ve okul ihtiyaçlarına göre dizayn edilmesi….

Tasarım parametresi

Varlığının tüm ekseninde eğitim ve çocuk olan,
Kaliteyi temel prensip olarak kabul eden,
Ticari düşüncenin çok geride kaldığı,
İlimin, bilimin ve tecrübenin elde edilebileceği,
Modern ve çağdaş bir eğitim yapısı ortaya koyan,
Kolay algılanabilir nitelikte tasarlanıp inşa edilebilmesidir.

Yapı tasarımı

Eğitim binası; anaokulu, ilkokul ve ortaokul dan oluşmaktadır. Okulun tasarım ve uygulamasında çocuk algısı ön planda tutulmuş ve ilgili yaş gruplarına göre malzeme, mobilya ve renk seçimi yapılarak her alan özenle tasarlanmıştır.

Tasarım ve dizaynda görsel algının yüksek olduğu, dinamik ve zengin iç mekân kurgusunun hakimiyeti vardır.

Tüm derslikler ve atölyeler maksimum ışıktan yararlanmıştır. Derslikler yüksek konforlu sade ve eğitim odaklı bir davranış gösterir.

Genel dersliklerin dışında; İngilizce, matematik, fen bilgisi, müzik, görsel sanatlar, teknoloji ve tasarım, bilişim teknoloji ve yazılım, mutfak becerileri, seramik, kağıt, mekatronik, zeka oyunları, müzik ve orkestra , drama ve masal , ahşap atölyesi, sergi alanı, vitamin bar, mini golf alanı, bowling alanı, 3d sinema, cep sinema, konferans salonu, kapalı spor salonları, fitness ve pilates salonu, kütüphane, çeşitli kapalı ve açık oyun alanları bulunmaktadır.

Derslik dışı mekanlar; öğrencilerin etkileşim içinde olduğu ve özgürce kullanabilecekleri alanlar olarak tasarlandı.

Yapının her alanı öğrenciler için keşfedilmeyi bekleyen sürprizler ile dolu…

Tasarımda ve uygulamada seçilen malzemeler tamamen öğrencilerin sağlığı ve güvenliği ön planda tutularak kurgulanmıştır. Malzeme seçimi; Estetik, esneklik, güvenlik, dayanıklılık, bakım, onarım ve temizlik kriterlerine göre seçilmeye özen gösterilmiştir. Zemin döşemesinde; hijyenik ve doğal malzeme olan linolyum döşeme kullanılarak aynı zamanda dekoratif ve şık bir görüntü oluşturulmuştur. Anaokulu mobilyalarında tamamen masif ahşap kullanılmıştır. İlkokul ve ortaokul dersliklerinde werzalit sıra ve ergonomik oturaklar seçilmiştir.

Yapının kullanım esnasında tehlike arz edebilecek tüm yüzey alanları tasarımına göre; kumaş, deri kaplama veya silikon köşe profilleri ile kaplanmıştır.

Yapı kullanıcıları için oldukça ferah ve esnek kullanım alanlarının yanında; özgüven sahibi, üretken, araştırmacı, sosyal, etkileşim ve iletişim içinde olunan keyifli mekanlar sunar.

Özyeğin Üniversitesi için tasarlanan yurt yapıları, sosyal merkez, lojman ve misafirhanenin yer aldığı arazi kuzeybatı, güneydoğu yönünde oldukça eğimli bir topoğrafyaya sahiptir. Tasarım kriterlerinde topoğrafya, iklimsel koşullar ve yönlenme bağlamsal öncelik olarak öne çıkar. Sosyal donatılar zemin altında çözülerek bir baza oluştururken yurt yapıları bu bazanın üzerinden başlayıp zeminden koparak uzatılmakta ve bu şekilde maksimum yeşil alan elde edilmeye çalışılmaktadır. Böylelikle gelişmemiş çevre koşulları nedeniyle ihtiyaç duyulan zengin ortak etkinlik alanları zengin peyzaja ve kampus manzarasına açılan güneydoğu cephelerde tasarlanmıştır. Aynı zamanda yatak katları ile sosyal alanlar birbirinden düşeyde kopartılarak yönetimin talep ettiği yatak katlarına kontrollü erişim de sağlanmıştır. Öneride yaya ve araçlar için kontrollü tek giriş planlanmıştır.

Kız ve erkek yurtlarında programda verilmiş olduğu üzere 1 kişilik, 2 kişilik ve 3 kişilik odalar düşünülmüş, her katta ortak kullanıma açık mutfak ve dinlenme alanı ile sosyal donatı katlarında farklı büyüklüklerde teraslı etüt odaları ve çizim odası planlanmıştır. Soğuk geçen kış koşulları göz önünde bulundurularak yurt birimlerinin kendi düşey sirkülasyon çekirdeklerinden sosyal donatı alanlarına kontrollü kapalı geçiş imkânı sunularak kompakt bir mimari çözüm hedeflenmiştir.

Oldukça rüzgârlı bir alanda yer alan yapıda her mevsimde iklimsel konfor sağlayan iç avlular planlanmış, kafeterya, dinlenme, bir araya gelmeye çalışma gibi ortak alanların bu avlulara açılması sağlanmıştır. Yurt giriş kotundan sosyal donatı alanlarına geçiş, amfileşen bir merdiven ile sağlanmakta, projeksiyon ve ses sistemine sahip bu alan öğrencilerin çeşitli etkinlikler için bir araya gelme imkânı sunmaktadır.

Yurt odalarının yer aldığı katlarda dolaşım alanları minimumda tutularak yapı ekonomisi sağlanırken, kolay erişim imkânı ile sosyal donatı alanlarının yurtta kalan öğrencilerin kullanımı kolaylaştırması düşünülmüştür. Lojman yapısında 1+1, 2+1 ve 3+1 olarak 3 farklı büyüklükte birimler yer almaktadır. İki ve üç kişilik odalarda öğrencilerin yatak ve çalışma masalarının yer aldığı tek kişilik hacimler oturma/TV köşesi, mutfakçık ve banyonun yer aldığı ortak alanlara açılır. Her odada ve ortak mutfaklarda pencere önünde oturma imkânı sunan cumbalar tasarlanmıştır.

Yapının genelinde yalın bir mimari benimsenmiş, dış cephedeki brüt beton ve renk kullanımı iç mekân tasarımına da yansıtılmıştır, bunun yanı sıra işletme ve bakım maliyetleri de gözetilerek iç mekanlarda tavanlar da çıplak beton olarak bırakılarak, mümkün olduğunca boya sıva ve kaplama yüzeylerden kaçınılmıştır.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Garanti Bankası Bölge Müdürlük binası projesi kapsamında kurguladığımız yeni şube konsepti ile birlikte binanın dış cephesini tasarladık.

Yapıyı, Garanti Bankası markasının Bağdat Caddesi’nde güçlü bir ifade noktası haline getirmeyi hedefledik. Bu yüzden kütleyi güçlü ve ikonik bir etki yaratacak şekilde kurgulamaya çalıştık.

Bütün cepheyi saracak şekilde kullandığımız dikey yönlü U-profilli cam giydirme sistemi ile ikinci bir cidar yaratarak mevcuttaki yapıyı yalınlaştırma yoluna gittik. İki cidar arasında kalan alanda ise Garanti Bankası kimliğini ifade edecek renk uygulamalarına yer verdik. Cephenin gece daha etkili algılanmasını sağlamak için aynı alanda aydınlatma sistemi oluşturduk.

Binanın giriş katını şeffaflaştırarak giydirme cephe yüzeyini havada asılı şekilde algılatmayı amaçladık. Ayrıca bu şeffaflık sayesinde yeni şube konseptinde kurguladığımız deneyimin dışarıdan görünür hale getirmeyi hedefledik.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Ambalaj üretimi ve mukavvanın hammaddesi olan oluklu kâğıt; fiziksel olarak esnek kraft kağıdının belirli sıklıkta devam ettirilip mukavemet sağlanması ile oluşuyor. Kâğıdın oluşmasında en büyük etmen olan bu “esnek formlar”, idari blok içerisinde yapılacak dekorasyon çalışmamıza da “esnek bir form” olarak yansıtılmak istendi. Yapının girişinden, bekleme holleri, çalışma ofis alanları ve yönetici odalarına kadar sürekliliği olan bu esnek çizgi; yatay ve uzun idari bloğunu daha yumuşak, görsel sürekliliği olan ve daha tanımlı hale getirdi. Çalışma sürecinde tasarım yaklaşımımıza yön veren bir diğer parametre de firmaya ait altıgen logo oldu. Logonun sahip olduğu bu dengeli form; bina kütlesinin uzun ince koridorlarında bir tablo ögesi halini aldı. Bu ögeler ile Kara tahta, Misyon-Vizyon yazıları ve diğer sunular için yüzey oluşturuldu.  Bu tabloların birbirleriyle olan ilişkisi; farklı renklere sahip ve hol boyunca devam eden yatay kayıtlar ile sağlandı. Bu kayıtlar ile yatay olan harekete paralellik elde edildi. İdari blok içindeki elde edilmeye çalışılan dinamik atmosfer, biri ayakta diğeri de oturarak kullanılabilen, kırmızı ve turuncu epoksi zemine sahip “beyin fırtına alanları” ile pekiştirildi. Firma logosu içindeki farklı tonlara ait renk geçişlerinin ile harmanlanması ile oluşturulan kolaj cephe çalışması ve firma logosu ile aynı geometriye sahip giriş kapısı ile de içeride oluşturulmak istenen dinamizmin, yapı cephesinde dışa vurulması hedeflendi. 

“Gelenekten, geleceğe…” sloganı ile hareket edildi. Dönerin geleneksel dokusu ve bu lezzetin gelecek kuşaklar arasında oluşturulması istenen süreklilik düşüncesinden yola çıkıldı. Bu düşüncenin sadece tadımlık bir sonuç olarak kalmaması, aynı şekilde mekansal kurgu içinde de dekoratif öğelerle sürekli hale gelmesi çalışmanın ana hedefiydi. Yeniden tanımlanmış ve de daha az da olsa dinamizm katılmış “Selçuklu” ve “Osmanlı motifleri, Çini seramikler, Ahşap yüzeyler; aranan bu gelenekselliğin ara yüzünü oluşturdu. Diğer yandan Renkler, Aynalar, Duvar kağıtları, Ahşap kayıtlar, 35x35 mm tel ızgara yüzeyler ve Yeşil ögeler, amaç haline gelen “gelecek” tarifini modernize etmek, sıcaklaştırmak için tercih edilen diğer elemanlardı. Binanın sağır olan sağ ve sol iki cephesi, “gelenekten, geleceğe…” sloganı için yansıtılması gereken çalışma alanı oldu. Sağ duvara “gelenek” misyonu yüklenerek ve “geleneğe” ait yukarıda belirtilen öğeler yansıtılarak tasarım yapıldı, karşısındaki sol duvara ise “geleceğe ait öğeler” ile anlam yüklenerek; karşılıklı iki duvar arasında ilişkilendirilmiş ve sürekli hale getirilmiş tür içerik köprüsü oluşturuldu. Bu içerik; yapının 4 katında, ayrı şekillerde ve her katta ayrı tasarım anlayışı ile çeşitlendirildi. Bu şekilde; gelen ziyaretçileri sıkmayan, boğmayan bir “gelenek-gelecek” bakış açısının tematik ve ayrı bir mimari dil olarak katlara yayılması sağlandı.

Oluşturulmak istenen farklı dil, yapıya ait 4 katın farklı isimlerler karakterize edilmesi ile daha tanımlı hale getirilmek istendi. Buna göre;

• Zemin kat: Lineer Salon
• 1.Kat: Aynalı Salon
• 2.Kat: Yeşil Salon
• 3.Kat: VIP (Mavi-Turkuaz Salon) olarak isimlendirildi.

Zemin kata ait olan lineer salonda ahşap dikme ve kayıtlar ile kompozisyon oluşturuldu. Birbirinin tekrarı olarak devam eden bu lineer ahşap ögelerden dolayı bu kat lineer salon olarak isimlendirildi.

Aynalı salon olarak isimlendirilen 1.Katta, aynaların ve renklerin hâkim olması istendi. “Gelenek duvarı” olan sol duvarda; eskitme aynalar ve motifler tercih edilirken, Gelecek kurgusu ve arayüzü olan “gelecek” duvarında ise; normal aynalar ve parlak lake boyalı renkli çerçeveler tercih edildi.

3.Kat olan Yeşil salonda ise, daha dinlendirici tonların hâkim olması istendi. Gelenek duvarında yine farklı bir arayışa sahip beyaz lake motifler tercih edilmişken, gelecek duvarında motiflerin yerini, 35x35 mm tel ızgaralar almıştır. Ortamın atmosferini daha dinlendirici hale getirmek için, yeşil tonlara sahip ve oturma grupları ile uyum içinde olan duvar kâğıdı kullanılmıştır.

Son kat olan 4.Kat ise, VIP misafirler ve organizasyonlar için ayrılmış mekandır. Bu katta, gelen misafirlerin sade, yalın ve dinlendirici bir mekânda yemek yemeleri istenmiştir. Bu amaçla bu katta, mavi ve turkuaz renkler kullanılmıştır. Duvar kağıtları, çini yer-duvar seramikleri ve apliklerin mavi ağırlıklı olduğu bu kat, bu sebeple “VIP Mavi-Turkuaz Salon” olarak isimlendirilmiştir. Beyaz duvar boyasında ise sadelik sunulmuştur.

Bu süreçte, sıbyan mektebinin mevcut yığma duvarlarına dokunulmamış, sadece çelik karkas ve rabitz teli üzerine uygulanan horasan harcı ile güçlendirilmiştir. Sıbyan mektebi, şu an eczane fonksiyonunda hizmet vermektedir.

Mimari hizmetimizde gösterilen sadelik anlayışının ilk dışavurum noktası olarak; “çalışmanın ilk başladığı yer” olması gerekliliği, genel tasarım kriterimiz oldu. Gelen müşterileri, renklilik, sadelik ve softluk kazandırılmış mekanlar ile karşılamak, bunu da mekân içindeki doğal ışıkla desteklemek tasarım sürecinin ana hedef ve kriterleriydi. Bu süreçte, alınan ve tercih edilen tüm tefrişat/aksesuarlar özenle seçildi. Diğer yandan firma kurumsal rengi turuncudur. Özellikle heyecan ve enerji uyandıran bu rengin toplantı mekânında kullanılması ile toplantı verimliliğinin artması amaçlandı.

A.Faruk Yıldırım, projeyi anlatıyor:

Setcard Merkez Ofis; 3 farklı rengin, ahşabın ve sadeliğin harmanlandığı bir çalışmadır. 3 çalışma ofisine yansıtılan mavi, turuncu ve yeşil renkler, çalışma düzleminde masa seperatörlerinde ve kolon kayıtlarına renk geçişi olarak yansıtıldı. Açık renk ahşabın, açık renk parkenin ve camın tüm tasarım düzlemine uyarlanması, müşterimizin istemiş olduğu sadelik kavramını pekiştirmiştir.

Mons Mimarlık çalışmaya “Akışkan Deneyim Merkezi” mottosu ile yaklaştı. Büyük şehrin getirdiği bir sonuç olarak, Kumkapı’da da insanların özellikle çocukların, sahip olduğu enerji birikimini dışarı atabileceği alanlar mevcut değil. Olsa dahi sınırlı. Mons Mimarlık bu sorundan yola çıktı. Tasarladığı kütlenin sirkülasyon kurgusunu, çocukların ve gençlerin sahip olduğu bu enerjiyi, akışkanlık içerisinde atacak şekilde geliştirdi. Hazırlanan bu sirkülasyon diagramının, davetkar olabilmesi için tamamen şeffaf cephe önünde sergilendi. Dışarıdan gözlenen bu akış ve sirkülasyon içerisinde, kültürel ve sosyal deneyimlerde bulunulması, kullanıcıların “akışkan bir deneyim” içerisinde olmasını sağladı. Kütlenin galerileri, iç bahçeleri, ahşap merdivenlerle ilişkilendirilmiş holleri ve dinlenme köşeleri ile bu dinamizm kütle içine yansıtıldığı gibi, kütlenin trapeziodal çatı kaplaması ile kütlenin genel duruşunda da sergilendi.

A.Faruk Yıldırım, projeyi anlatıyor:

3 farklı rengin, ahşabın ve sadeliğin harmanlandığı bir çalışmadır. 3 çalışma ofisine yansıtılan mavi, turuncu ve yeşil renkler, çalışma düzleminde masa seperatörlerinde ve kolon kayıtlarına renk geçişi olarak yansıtıldı. Açık renk ahşabın, açık renk parkenin ve camın tüm tasarım düzlemine uyarlanması, müşterimizin istemiş olduğu sadelik kavramını pekiştirmiştir.

Tasarımcıları, projeyi anlatıyor:

Bir yapı ya da cephedeki geleneksel bir çizgiyi nasıl modernize edebiliriz? Geleneksel motifleri, ne öldürerek ne de cephede hakim kılarak nasıl modern öğeler ile harmanlayabilir ya da bütünleşik hale getirebiliriz? Bu sorulara yanıt aranarak çalışma süreci tamamlanmıştır. 

İçerisinde, heliport, açık kapalı yüzme havuzları, tenis kortları ve  basketbol sahasının olduğu sosyal donatı projesidir. Geniş peyzaj alanları ile ilişkilendirilmiş simetrik yol güzergahı ile dengeli ve her alana ulaşılabilen yeşil alanların oluşturulması hedeflenmiştir.

Altunizade İstasyonu'nda, yeşil ve peyzaj alanının sık olduğu Çamlıca’ya yakın olduğundan, yolcuları yeşile hazırlayan bir tasarım geliştirildi. Buna da “yeşilin akışı” dendi. Bu da renk geçişlerine sahip yeşil seramik ile ve trene yönlendiren ahşap tavan kurgusu ile pekiştirildi.

Tasarıma ait alt düşünce yapısı, Türksat logosunda yer alan “İletişim her şeydir!” sloganı üzerinde geliştirilmiştir.  Yapının mevcut parsel üzerinde maksimum düzeyde mekanlara sahip olurken, katlar arasında ilişkinin minimum ve hafif/şeffaf düzeyde kurulması, irdelenen “iletişim” teması ile ilişkilendirilmiştir.  Bu iletişim kurgusu; yine Türksat’a ait logo etrafında bulunan yayın, dik kenarlı hale getirilerek yapımızın etrafını saran ve öncelikle mekanlar arasında “iletişimi” sağlayan şeffaf bir hole dönüştürülmesi üzerine temellendirilmiştir. Yapının doğu cephesini, Türksat logosunda olduğu gibi saran, bu şeffaf hol; kullanıcıları veya ziyaretçileri 3 ana başlıkla İLETİŞİME geçirir:

• TARİHLE İLETİŞİM: Kullanıcı ya da ziyaretçilerin Doğu cephesinde bulunan ve tarihi envantere kayıtlı ufak fırın kalıntısı ile olan görsel iletişimi.

• YAŞAMLA İLETİŞİM: Kullanıcı ya da ziyaretçilerin Güney cephesinde bulunan Kısıklı Caddesi ile olan iletişimi. Hol etrafında bulunan şeffaf plaka ile kullanıcı – Caddeyi kullanan halk arasında görsel iletişimin sağlanması.

• YEŞİLLE İLETİŞİM: Yapıya ait iki kütle arasında ve giriş lobisinde tasarlanan yeşil iç bahçeler ile olan iletişimin, bu holün sağladığı süreklilik içerisinde elde edilen “yeşille” huzur verici bir iletişimin kurulması. Bu sayede çalışanların iş yükü arasında rahatlama imkanının sağlanmasına yönelik “duyusal” iletişim hedeflenmiştir.

Yaşamsal verilerin kaynağı hücre ise ve bu hücrede gizli ise, bu yaşamsal veriyi gizlemeyip, yaşamlarla birleştirip açığa çıkarmak, makro ve mikro düzeyde her yaşamı bir proje ya da düzlem altında toplamak, mimari anlamda kullanıcılara nasıl bir deneyim katar? Mons Mimarlık bu soruların cevabını “Hücre Park Sitesinde” aradı.

Yapılan çalışma aynı zamanda animasyon filmi olarak sunulmuştur. Cephe düzlemini bölen beyaz kompozit kayıtlar, mavi camlar, ahşap cephe elemanları ve açık gri cephe boyası, cephe tasarımının tamamlayıcı öğeleridir. Kot farkından dolayı ortaya çıkan taşıyıcı duvarlar, gerek yeşil gerekse peyzaj çevresinde dönen su öğesi için tamamlayıcı bir eleman olmuştur. Bu duvarlar; peyzaj açısından bitki duvarı, su açısından da şelale duvarı olarak değerlendirilmiştir.