
Tasarım Ekibi : Gülşah Kahraman
Mimarlık Ofisi : Kahraman Mimarlık
Şehrin Kolaj Cephesi
Çağdaş mimarlıktaki müze tasarımları, oluşturulan kentsel, kamusal ve binanın nesnel içerikleri bakımından önemli bir tartışma alanıdır. Bu binalar hem yeni bir kamusallık tanımı yapmakta hem de kentlerin imgelerinin oluşmasında büyük katkı sağlamaktadır.
Şehirdeki konumları bakımından geçmişin kiliselerinin bugünün müze binaları ile yer değiştirmesi üzerine müzenin ulaşılabilirliğinin çok önemli olduğu sonucuna ulaşılmış ve bu doğrultuda MAMAC Binasının konumu analiz edilmiştir. Müze bir yönden bir adada konumlanmasından dolayı izole, diğer yönden de tüm ulaşım ağlarıyla doğrudan ilişkisinden dolayı merkezi bir konumdadır. Bu durum tasarımın konseptinin oluşturulmasında bir zıtlık olarak değerlendirilmiş ve “complexity in simplicity (basitliğin içindeki karmaşıklık)” kavramları başlığı altında tartışılmıştır.
Klasik bir 19. yy binası olan MAMAC, prizmatik hacmi üzerine giydirilmiş bir cepheden oluşmaktadır ve 19. yy klasik mimarlığının bezemeye yönelik geleneksel niteliklerini aynen taşımaktadır. Bu bezemeli prizmatik hacim oluşturduğu sınırlar içerisinde ‘zemin, sergilenen obje, gözlemci ve örtü” bileşenleri bulundurmaktadır. Bu bileşenlerin kentle ilişkisi incelendiğinde sadece bina içi programa hizmet ettikleri, kentin sürekliliğine ve kamusallığa yönelik hiçbir mimari nitelik taşımadığı gözlemlenmiştir. Bu noktada kamusallığın açılımı Coop Himmelblau’ nun da söylediği gibi “see ve being seen (görmek ve görülmek)” durumu üzerinden yapılmıştır. Bu bağlamda “görmek” bina içerisindeki gözlemcinin kenti algılaması, “görülmek” ise kentli tarafından binanın ve içindekilerin algılanmasına dayalıdır.
“Görmek ve görülmek” kavramlarının tasarımda içerik kazanabilmesi cam ve konstrüksiyona ait niteliklerle geliştirilmiştir. Bu çerçevede çalışmanın kuramsal temelleri C. Rowe ve R. Slutzky’ nin ‘Transparency’ adlı makalesine dayanmaktadır. Bu makale temel olarak şeffaflık kavramını incelemekte ve kavramı “literal ve phenomenal” olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Literal olan “nesnenin niteliğinin özü” olarak ele alınmışken phenomenal olan “organizasyonun niteliğinin özü” olarak tanımlanmıştır.
Tasarım C. Rowe ve R. Slutzky’ nin şeffaflık tanımlarından phenomenal olanın içerikleriyle ilişkilendirilerek geliştirilmiştir. MAMAC Binasının CIAC’a dönüşümü ilk etapta bakıldığında cam bir prizma eklenmesiyle oluşan literal bir transparanlık olarak algılansa da tasarımın temelinde phenomenal bir düzen yatmaktadır.
Phenomenal düzenin içeriği ve bir tasarımda ne anlama geldiği Le Corbusier’in Villa Stein tasarımı ve Palladio’nun Malkontenta villası örneği üzerinden tartışılmıştır. Le Corbusier, Palladio’nun katmanlarına sadece yarım birim fark ekleyerek, çağın teknolojisini ve fikri bu eklenen katmanda göstermiştir. Mamac Binasının 19. yy strüktürel yapısı ve katmanları da bu bağlamda değerlendirilmiş ve içerideki strüktür dışarıya da aktarılmıştır. Ön cephede kolaj etkisi yapan hacmin stürktür yapısı, girişi vurgulayan kolonalar aslında 19. yy binasının dışa olan açılma isteğinin bir göstergesidir.
Bu doğrultuda MAMAC binası katmanlarına ayrıştırılmış ve bina içerisindeki “gözlemci-sergilenen obje ve 19. yy ön cephesi” ana unsurlara, sırasıyla “sanat sokağı aralığı, cam cephe, gözlemci-sergilenen obje, sirkülasyon, konstrüksiyon sistemi, yarım birimlik ön cephe” katmanları gelmektedir. Bu unsurlar phenomenal şeffaflığın kurulması yönünde organize edilmiştir. Farklı aralık tanımlamalarıyla ardı ardına dizilen bu katmanlar bazen sadece bir malzeme bazen program bazen de aralık olarak ön plana çıkarılmışlardır. Amaçlanan durum, katmanların her birinin bir diğerine görsel olarak akmasıdır. Bu durum da somut ve tek başına farklı bir etki yaratmayan bu katmanların bir araya geldiklerinde maddesellikten çok daha ötede bir duruma geçişi söz konusudur.
Bu bağlamda dönüşüm projesi, basit formu ile her ne kadar literal özellikte görünse de içinde oluşturduğu katmanlar, bu katmanların birbirine akışı, programatik nitelikleri ile tamamıyla phenomenaldir. Dolayısıyla bütün sunum araçları oluşturulması hedeflenen phenomenalliği anlatmak üzerine kullanılmıştır. Buradaki temel amaç, kent-bina-program ve kavram arasında nitelikli bir ilişkiyi mimarlık aracılığıyla kurmaktır.